31 Mayıs 2009 Pazar

Burçlar değişti mi?

Astroloji zaman zaman ve özellikle de medyanın canı sıkıldığında kullandığı bir hedefe kolayca dönüşebilmektedir. Adı sık sık ortaya atılan Alman Hinduist Astrolog Wachsmuth'un iddiaları da kafa karıştırmaktan öteye geçemiyor ve iddiaları yüzyıllardır süregelen doğu-batı astrolojisi mücadelesinin yeni bir aşamasından başka birşey değil.


Vedic ya da Hindu Astrolojisi, felsefi içeriğinde karmik veya Hinduist çizgide "Tenasüh" yani ruhun ölümden sonra yeniden doğması inancına (ki bu batılı anlamdaki reenkarnasyondan çok farklıdır) dayandığı için öncelikle farklıdır ve batı astrolojisinin matematiksel ve istatistiksel mantığının çok dışındadır ya da metodolojik düzeyde metafizik unsurlardan kaynaklanır.

Astrolojinin kökeni 5000 yıl öncelerinden gelir denmektedir ama bu kesin değildir, bu tarihleme çok daha farklı yaklaşımlar gerektirecek kadar belirsizlikler hatta yetersizlikler içermektedir. Mezopotamya'da ortaya çıktığı varsayılan (Asur dönemi MÖ 2400) astrolojinin daha öncesi şu anda bilinmemektedir ama en azından bu tarihten çok öncelerde en azından Hindu uygarlıkların bulunduğu (İndüs Vadisi) ve daha da öncelerdeki karanlık tarih unutulmamalıdır. Yani Mezopotamya, Antik Mısır ve Yunan, İslam ve sonraki Orta Çağ batı astrolojisi ayrıntısal farklılıkları göz önüne almamak kaydıyla kökeni değil ama bir bütünün veya çok daha geniş bir bilgi sisteminin belki de sanatın izdüşümlerini oluştururlar. 15. Yüzyıl'dan sonra gelişen Avrupa astrolojisinin, Galile, Kopernik ve Kepler'in katkılarıyla güneş merkezli bir sisteme dönüştükten sonra farklılaştığı süreç anlamında kaydedilse de, güneş merkezli kozmolojik yaklaşımın milat öncesinde de varolduğu da unutulmamalıdır. Güneş merkezli sistem, elbette ki Güneş Sistemi'ndeki gezegenler için geçerlidir ama bu astrolojiyi bağlamaz çünkü kozmik objeler olan Güneş, Ay ve dünya hariç 8 gezegen birer simge ya da referans taşıdırlar. Söz konusu sembolizma, Wachsmuth'un Vedic (Hindu) astrolojisinde çok daha yoğun ve karmaşıktır hatta Orta Çağ Avrupa astrolojisini etkileyen Hindu/İslami kökenli Yeni Platonist ve Hermetik felsefe ve sembolizma, konuyu iyice farklı bir yoruma ve düzeye götürür. Kısacası anlatılmak istenen şey, veri bankaları oluşturmaya yönelik matematiksel ve istatistiksel astrolojinin, felsefi bir astrolojiyle karıştırılmamasıdır.

Zodyağın yazarı kimdi?

Dünyadan güneşi gözlediğimizde, onun bir çember çizerek dolaştığını görürüz, söz konusu hareket yılın farklı dönemlerinde ve coğrafyasında güneye ve kuzeye yöneliktir. Güneşin hareketine yani rotasına "ekliptik" denmektedir. Dünya dönerken göğün görsel hareketi gibi bir eksen etrafında döner, bu sanal eksenin dünyadan geçen kısmı yer kutbu, göksel kısmı gök kutbudur ve ekseni dik olarak oluşan büyük daire ise göğü iki eşit parçaya bölen gök ekvatorudur ve Güneşimiz yılda iki kez gün ortası denen konumda gök ekvatorundan geçer yani ekliptik gök ekvatoruyla kesişir. Kesişme tarihleri 21 Mart ve 23 Eylül yani gün-gece eşitlikleridir, buna da Ekinoks denir. Ekliptiğin gök ekvatoruna en uzak olduğu iki referans da gündönümü (solistice) yani 22 Haziran ve 21 Aralık tarihleridir. Güneş gibi yıldızlar da gözlem düzeyinde dairesel bir hareket çizerler, güneşin çizdiği rota üzerinde yer alan ve gece gözlemlenebilen yıldız grupları burçları simgelerler ya da ekliptik üzerinde bulunan yıldız grupları burçlar kuşağını yani özgün adıyla Zodyak'ı oluştururlar. Yukarıda vurgulanan bilinmezlik çizgisinde, burçlara çoğunlukla 3000 yıl öncesinden beri hayvan isimleri verilmiştir. Kim oturup bu tanımlamaları yapmış? Bu acaba bir görsel benzetme midir yoksa çok daha eski bir evrensel görüntünün yansıması mıdır ya da unutulmuş bir kozmo-psikolojinin sembolizması mıdır? Bu soruların cevaplarını henüz bilemiyoruz bu nedenle yine kaldığımız yere dönmemiz gerekir.

Burçlar değil, astro mevsimler

Ekliptik düzeyinde Zodyak yani burçlar kuşağı ilkbahar gün-gece eşitliğinde yani 21 Mart'ta başlar ve bu tarihleme geleneksel olarak Koç Burcu'nun başlangıcıdır. İşte burası önemlidir çünkü bu nokta değişmez değildir çünkü dünyanın ekseni yaklaşık her 26000 yılda çizdiği kozmik daire doğrultusunda değişir yani sonuçta gün-gece eşitliği takım yıldızlar arasında değişir (özgün tanım ekinoksun presesyonu şeklindedir). Ve bugün için gün-gece eşitliği Kova Burcu'nun başlangıcına kaymıştır yani yaklaşık 2160 yılda bir gün-gece eşitliğinin, bir burç geri gittiği astronomik anlamda kabul edilir. Koç Burcu'nun kozmik anlamda başlangıcı 21 Mart ise yani 21 Mart günü veya ilkbahar gün-gece eşitliği Koç Takımyıldızı ile çakışıyorsa, bu konum MÖ 2100 yıllarında olmalıdır, hatta bu şekilde ilk astrolojik sıralama veya tarihlemenin yani Koç Burcu ile başlayan zodyağın bu yıllarda oluşturulduğu da söylenebilir. Görüldüğü gibi Alman astroloğun iddiasının temeli sonuçta bu yaklaşımdan kaynaklanmaktadır.

Tam bu noktada Alman Wachsmuth'dan çok daha önemli bir astroloğa söz vermemiz gerekir, modern astrolojinin en önemli isimlerinden birisi olan Steven Forrest, söz konusu kaymanın astroloji için bir sorun olmadığını ama halkla ilişkiler konusunda karmaşa yarattığını belirtmektedir ve Forrest devam eder; "Astronomlar astroloji gerçek olsa bile, Koç Burcu'nda doğduklarını zannedenler aslında Kova'da doğmuşlardır ve herkes yanlış burcu okuyor demektedirler ama sorun bu değildir, sorun iletişim sorunudur çünkü Koç Burcu sözcüğü bir astronom için bir takım yıldızı ifade eder, bir astrolog için ise bu tanımlama çok farklıdır, Koç veya ötekiler dünyanın Güneş'in çevresinde çizdiği yörüngenin bir evresini yani bir mevsimi simgeler, sembolizmanın özünde yıldızlar değil, mevsimsel dönüşümler vardır." Forrest haklıdır çünkü gerçekte astroloji fiziksel anlamda yıldızlarla ilgili değildir. Burçlar 4000 yıl öncelerinde bir yerden başlamak için rasgele konulmuş bilgiyi disipline edici veya yön gösteren yol tabelalarından başka birşey değildirler. Hem zaten modern astrolojide kullanılan "Gök Günlükleri" bize geçiş noktalarında doğanların astrolojik konumlarını hassasiyetle gösterirler.

Sonuçta astrolojinin anayasasında bireysel horoskop yani halk adıyla yıldız haritası geçerlidir ve her insan 12 burcu da özünde bulunduran kozmik bir eserdir ve bu nedenle astroloji önce bir sanat ya da kozmik bir veri bankasını yorumlama sanatıdır. Gerçekte şu veya bu burçta doğmuş olmak önemli değildir, horoskobun gösterdikleri ve yapılan yorum önemlidir. Yapılan burç genellemeleri ise elbette gerekli ve geçerlidir aynen meteoroloji raporlarında bugün "Güney Ege yağışlı" demek gibidir ama Güney Ege'nin şu veya bu köyünde ille de yağış olmayacaktır. Güncel burç yorumlarında özellikle vurgulanması gereken "Bazı Koçlar için bugün iletişim sorunu olabilir" yaklaşımı işte bu nedenle elzemdir. Ve yetenekli iyi bir astroloğun genel burç yorumları bu doğrultuda geçerli ve yararlıdır.

Astroloji eğlence değildir... Siz ciddi misiniz?
Ama eğer astroloji ile günlük eğlence ve birkaç dakikalık tatmin dışında ilgileniyorsanız, muhakkak size ait horoskobunuz çıkarılmış olmalıdır, ustaca yorumlanmış bir horoskop, sizi size o kadar iyi anlatacaktır ki, sonuçta tüm yaşamınız boyunca vazgeçilmez rehberiniz olacaktır. Zaman içinde "ben şu burçtayım, şu burçları sevmem, şu burçlar şunlarla uyumlu mudur?" gibisinden komplekslerden kurtulacak ve bir dönem sonra "Ben nasıl bir Yay'ım, öteki Yay'lardan farkım ne, hangi astrolojik referanslardan nasıl etkileniyorum..." gibisinden çok daha anlamlı sorular sormaya başlayacaksınız. Hele bir de, geçmişinize yönelik astrolojik veri bankanız oluşturulmuşsa, geleceğe çok daha güvenle bakabileceksiniz. Unutulmamalıdır ki, gelecek henüz kesinleşmemiş senaryolardan ve belirli olasılıklardan oluşacaktır.

Evrensel ritm ve matematik geçmişten geleceğe doğru yorumlandığında, değiştirilmez bir kaderin varolmadığı anlaşılacaktır. Bir insanın yaşadığı süreç içersinde olanlar yani örneğin geçmişinde yaşadığı yaşamsal tehlikeler tam olarak astrolojik referanslar doğrultusunda belirlendiğinde, gelecekteki olası izdüşümlerin yorumu, bir bireyi ölümcül olaylardan bile koruyabilir. Bu bir iddia veya mucize değildir, kanıtlanmış ve örneklenmiştir.

Sonuçta söylemek gerekir ki, Alman Hinduist Astroloğun iddiaları kendini önemsetme ve sansasyon yaratma çabasından başka birşey değildir. Modern astrolojinin çözmesi gereken sorunlar çok daha başkadır; örneğin referansların arttırılması yani Güneş, Ay ve sekiz gezegen dışındaki asteroidlerin de kullanılması, onuncu bir gezegenin keşfedilmesinin sonuçları, yakın gelecekte Ay veya Mars'da ya da uzayda doğulduğunda nasıl bir astro kimliğin ortaya çıkacağı, ikiz doğanların astrolojik farklılıklarının tam anlamıyla açıklanabilmesi, çok sayıda istatistik veri toplanması ve astrologların kendi aralarında mahalle kavgası yapmaktan vazgeçmeleri ve medya ilişkilerini doğru kullanmaları gibi... Gelecek, bana göre gen bilimle astrolojinin evliliği olacaktır, o zaman ortaya çıkacak olan veri paketi eminim ki yeni bir isim altında, insanlığı bir kez daha aydınlanmaya belki de altın bir çağa taşıyacaktır.

Şu anda astrologların yapması gereken tek şey, burç muhabbetinden ve iddialaşmadan öte, olabildiğince çok veri toplamak ve akılcı, yapıcı ve iyi niyetli koordinasyonlardan ibarettir. Daha görkemli sonuçlara, geleceğin astrologları bizim sağladığımız veriler ve tekniklerle ulaşacaktır...

Burç Gruplarına Göre Aşk İlişkileri...

''Ve siz aşk yolunu yönlendirebileceğinizi zannetmeyim, çünkü aşk, sizi buna layık görürse, sizin yolunuzu yönlendirir. "Kahlil Gibran"

Hep burçları okuyorsunuz ama burçların ait oldukları gruplar da özellikle ilişkilerde çok önemlidir ve size sandığınızdan çok daha fazla yön verebilirler.

Ateş Burçları: Koç - Aslan - Yay
Toprak Burçları: Boğa - Başak - Oğlak
Hava Burçları: İkizler - Terazi - Kova
Su Burçları: Yengeç - Akrep - Balık

Ateş/Ateş
Koç, Yay ve Aslan, kolay ve sık aşık olurlar ve çabuk bıkarlar. Gerçekte, aşktan yoksun bir hayat, ateş burçları için iç karartıcıdır. Koç ve Yay'ın, yeni maceraların çoşku ve heyecanına olan ihtiyacı, daha durgun olan ve sürekliliklerden hoşlanan Aslan'dan daha çoktur. Ateş/ateş bileşimi cinsel açıdan heyecan verici olabilir çünkü ikisi de, güçlü ve yaratıcı bir yaklaşımı paylaşırlar ama ani etkilenmeler ve sonuçtaki kıskançlıklar ve kuşkular ilişkiyi yıkabilir. Ateş/ateş ilişkilerinin olumsuz yönlerinden biri de, her ikisinin şöför koltuğunu tercih etmesidir, böylece daha az egemen olan, onu sürekli engelleyen daha önemsiz bir role itilir. Sonuç olarak, bu kişi, genellikle muhteşem bir tabak fırlatma sahnesinden sonra, bir başkasını bulup eşini terkeder. Ateşin daima iyi bir bakıma ihtiyacı vardır, aksi halde söner ama yakıtı fazla olursa, kontrolden çıkacaktır.

Ateş/Toprak
Ateş ve toprak fiziksel ve sembolik anlamlarda çatışan iki maddedir. Fazla toprak ateşi söndürür ve fazla ateş ise toprağı kovurur. Ama ateş ve toprak birliği, üzerinde biraz düşünülürse, o kadar da anlamsız bir şey değildir. Yargıları ve davranışları çok farklı olsa da, ikisi de diğerinin yeteneklerinden yararlanır. Olumsuz yönde, ateşin şimdiki zamanı yaşama tercihi ve kısıtlamalara karşı kayıtsızlığı, toprağın geleneksel bağlılığıyla çatışabilir. Böylece, Koç Oğlak'ın, Aslan Boğa'nın ve Yay Başak'ın etkisindedir çünkü benzer niteliklerin zıt cazibesi bir mıknatıs gibi çeker. Bazen, ateş ve toprağın cinsel etkileşimi zorluklar yaratabilir. En azından başlangıçtaki enerjik cazibe bir yana toprak, ateşi biraz saldırgan ve geleneklere karşıt görebilir ve ateş ise toprağı aşk ve olağandışı ortamlarda sıkıcı ve yetersiz bulabilir. Toprak, onun iyi niyetini anlamalı ve alıştığı güven ortamında kalmaktansa, doğal olmalı ve ara sıra riske girmelidir. Her ikisi de, yaklaşımlarının tek doğru olduğuna inandığı ve diğerini değiştirmeyi başaramadığı takdirde birbirlerinden uzaklaşacaklar, ateş soğuyacak ve toprak daha hırçın olacaktır. Ama bu ikili daha yüksek bir yolu benimsediklerinde, toprak/ateş birliği, karşılıklı destek ve başarıyı getirebilir. Fakat, emek, bilinçlik ve ödün gerekecektir.

Ateş/Hava
Ateş ve hava, iyi bir birlik kurarlar. Her ikisi de kötümserlikten ve tedbirden hoşlanmazlar, toplumsal etkileşimi, eğlenceyi ve yeni düşünceleri severler. Hava, ateşin davranışlarının sonucunu, onun coşkusunu ezmeden inceleyebilir ama hava herşeye hafif değindiği ve ateş de oldukça ağır elli olduğu için çelişki oluşabilir. Hava her zamanki tarafsızlığı ile zorluklar ortaya çıkaracak, ateşi sonuçlarla başbaşa bırakacaktır. Hava birkaç olanak arasında kalıp, bir karara varmak için ateşin onu tahrik etmesine gerek duyduğu anda, ateş, onu harekete geçirmek için teşvik etmelidir. Zıtlıklar astrolojide hep mevcuttur ve Jung'un ifade ettiği gibi, her düşüncenin zıddının tohumunu taşıdığı ilkesini içerirler. Böylece, her kahraman Koç'un arkasında becerikli bir Terazi vardır, kendini yücelten Aslan'ın yanında insancıl bir Kova yatar ve yüce gönüllü Yay'ın içinde mantıklı bir İkizler vardır. Bu birliğin bir diğer olumsuz yönü de, ateşin duygusal seviyesi yüksek ve ateşli arzularına karşıt, havanın duygularıyla ilgili klasik sorunlarından ibarettir. İkisi birbirleriyle iletişim kurabilseler bile hava büyük bir tutkuyu besleyemez ve ateş ise duygularından çok uzun bir süre ayrı kalamaz. Bununla beraber farklılıklar, ateş/toprak veya ateş/su ikilemlerinden daha kolay halledilebilir.

Ateş/Su
Ateş ve su her açıdan huysuz uyku eşleridirler. Ateş sıcakkanlı ve doğaldır ve duyguları, dışa yöneliktir. Pasif ve daha yumuşak olan suyun ise duygusal beslenmeye ve anlayışa ihtiyacı vardır. Ateş burçları, düşüncesiz ve bencil olmaya meyillilerdir ama kolay affedip unuturlar. Su burçları ise, aşırı duyarlı ve savunmasızlardır ve incindiklerinde somurtmaya meyillilerdir. Ateş suyun, sık sık ruhsal durumunu değiştirememesine kızar, su ise ateşin antipatik ve bencil olduğunu düşünür. Sonuç olarak, ilişki sorunlarla yıpranır. Ateşin amacı suyun duygularını incitmek değildir ama su daha fazla incinme korkusuyla kendi dertlerini saklar ve duygusal bir gerilim oluşturur. Suyun duyguları sel gibi boşalınca, ateş hareketsizleşir. Böylece, ateş/su birliğinde çıkan en büyük sorun, farklı duygusal ihtiyaçları ve davranışları kabullenmede ve yardımlaşmakta görülür. Bir ateş eş, ikisinin en çok çalışanı olmalıdır çünkü suyun yaralanabilirliğini hep göz önünde bulundurmalıdır. Su uzun bir süre için terkedildiğinde kinler beslememeli ve sessizlik içinde acı çekme eğilimini yenmelidir. Bir Ateş/su ilişkisi fiziksel yönde genelde iyi bir başlangıç yapar çünkü ateş dikkatlidir, su ise henüz fazla hassas ya da gücenik değildir. Buna rağmen, duygular şiddetlendiğinde, her şeyin yolunda gitmesini sağlamak için ciddi çaba göstermek gerekir.

Toprak/Toprak
Toprak/toprak birliği, ateş/ateşin duygusal iniş ve çıkışlarına sahip olmadığı gibi, onun heyecanına da sahip değildir. Toprak burçları, bilinmeyene atılmak yerine, güvencede kalmaya meyillidirler. İkisi, beraberken birbirlerine saygı, destek ve güven getirirler ve genelde hayat boyu sürecek bir beraberlik sürdürürler. Bu ilişki güçlü bir şekilde bedensel olduğu için toprak/toprağın cinsel birliği genelde doyurucudur, ama biri diğerinin duygusal ve bedensel ihtiyaçları hakkında konuşmaz yani toprak, bedensel işlevi nadiren sorgular. Bununla beraber toprak burçları, güvenlik amacıyla duygusal ihtiyaçlarını bastırmaya meyilli oldukları için, romantik etkilere karşı çok hassaslardir. Sadakatsızliğe ya da evlilik dışı ilişkiler aramaya eğilimli olmamalarına rağmen heyecan verici taze duyguları da severler. Toprak/toprak ilişkisi, sorumluluğun farkındadır, sonuçta ikisi arasındaki ilişki teşvik edici ve doyurucu olacaktır.

Toprak/Hava
Hava, toprağı verimli yapan tohumların taşınmasında önemlidir ama toz oluşturabilir. Toprak/hava ilişkisi ateş/su ilişkisi gibi zor olabilir. Toprak genelde havayı yüzeysel ve güvenilmesi zor bulur, hava da toprağın tutucu ve gerçekçi yaklaşımıyla boğulur. Bu nedenler yüzünden başlangıçta çekim azdır ama ilişki başlarsa hem verimli hem de sürekli olabilir. Toprak ve hava mantıklı bir zihni paylaşırlar. Hava önyargılı ve kuramsaldır, toprak katı, gerçekçi ve duygusuz olabilir. Buna rağmen, havanın kavram parlaklığı ile toprağın inadı ve düzeni ikisini inanılmaz bir şekilde ilerletebilir. Hava, toprak eşinin romantizmden ya da incelikten yoksun olduğunu ve bedenini düşündüğünü hisseder. Buna karşıt toprak, havanın hayal gücünden yoksun olması ve bedensel uyarılara tepki gösterememesi yüzünden engellenir ve şaşırır. Bu yüzden ateş/toprak birlikleri, seksin önemli olduğu evlilik gibi ilişkilerde daha iyi yürürken, toprak/hava birlikleri seks veya duyguların gereksiz olduğu bir iş ilişkisinde daha iyi yürür. Olumlu bir açıdan bakılırsa, hava toprağın zihinsel tembelliğini kışkırtır ve onun aklını başından alır, toprak ise havanın hayal gücünü gerçeğe ulaştırır , ona sabitlik ve sağlamlık verir. Yine de, başarı için mizaç ayrılıklarının farkına varılmalıdır.

Toprak/Su
Bu sempatik ilişki iyi yürür. Toprağın sabitliği ve güvenirliliği, suyun güvensizliği ve savunmasızlığı için mükemmeldir. Toprak, kendisini ateşle olduğu gibi sıcak yüzünden sinirli ve şaşkın hissetmez, su ise toprağa içgüdüsel yaklaşır ve karşılık beklemeden tepki verir. Bununla beraber, yan etkiler vardır. Bir araya geldiklerinde, kuşku ve kötümserlik görülebilir. Toprak zordaysa ve suyun güvenliği tehdit altındaysa, ikisi de güven oluşturmayı becerecek durumda değildirler. Kendi sorunları ve olumsuz düşünceleri tarafından dürtülenerek daha çok içlerine kapanacaklardır. Bir toprak/su ilişkisinin bedensel yönü genelde iyidir. Su, içgüdüsel olarak kendisini emniyette hisseder böylece onun duygusal güvenliği cinsel anlatımını serbest bırakır. Buna karşılık, toprak, güçlü duygulara bağımlı bedensel teması bulurken, arzularını tatmin eden, pasif ama duyarlı bir eşe sahiptir. Bazen toprak suyun tutarsız ruh hallerine uymakta zorluk çekebilir ve de su toprağı buyurucu, fanatik ve inatçı bulabilir ama genelde iyi bir denge sağlarlar sonuçta ilişki karşılıklı olarak olumlu ve süreklidir.

Hava/Hava
Bu ilişkinin eninde sonunda manevi ya da oldukça beyinsel olma olasılığı vardır. Birisinin, haritasında daha fazla toprak ve su elementi varsa, sorun çıkabilir çünkü bu kişi ilişkinin hafif ve duygusal açıdan yetersiz olduğunu düşünebilir. Ateş/ateş ve toprak/toprakta olduğu gibi, benzerliklerin iyi yanları olsa bile, genelde alehyde olan yönler lehte olan yönlere ağır basar. İki havalı kişi başlangıçta birbiri tarafından zihinsel açıdan teşvik edilip kıskandıracak bir ilişkiye sahip olabilirler ve düşünceleri hiçbir zaman gerçekleşmediğinde zamanla birbirlerini çok konuşup az iş yapmakla suçlayabilirler. İlişki öte yandan aşırı romantiktir. Her üç burç da yani Kova, İkizler ve Terazi, aşk konusunda edebi bir yeteneğe sahiptirler ve aşkın oluşması için gereken yer ve atmosferi bulmak için büyük çaba harcarlar. Her iki eş de bedensel duyularla daha az temasta olduğu için, teşviğe yani zekice yöntemlere ve hayal gücüne ihtiyaçları vardır. Hava/hava çiftleri genelde iyi bir sosyal hayata sahiplerdir ve onlar ortak kültürü ve zihinsel ilgi alanlarını izlerler, tartışmadan hoşlansalar bile evdeki önemsiz tartışmalara daha az meyillilerdir. Bununla beraber, hava aşırı hareketli olduğunda, hava/hava ilişkisi ayrılma riski taşır ama ev dışındaki etkinliklerinde karşılıklı bir anlaşmaya varıldığında, ara sırada yapılan kurlar bir zarar vermez. Hava çiftleri başkaları tarafından sık sık ideal, mutlu bir çift olarak görünürler ve gerçekten de öyledirler.

Hava/Su
Hava ve su, birleştirilmeleri pek kolay olmayan maddelerdir. Bununla beraber, hava ve su tipleri sık sık kaçınılmaz şekilde birbirlerine cezbedilirler. Hava, suyun içgüdüsel duyarlılığı ve suskunluğu tarafından büyülenir. Su, havanın toplumsal becerikliliğine, mantık gücüne ve zihinsel çevikliğine hayrandır. Bir hava/su ilişkisinin ilk aşamaları tümüyle ilginç olabilir. Hava suyun mantıksız ruhsal hallerini çözmeyle çalışacaktır ve su, havanın parlaklığı ve büyüleyici konuşmasıyla büyülenecektir. Her ikisi de aşkı ve cinsel oyunları bildiği için, bu ikili yakalanması zor bir ikilidir. Kur yapma dönemi oldukça uzun ve yoğundur. Ama bir müddet sonra, çok farklı olan öncelikler kendilerini göstermeye başlayacaktır. Su anlayış ve sabitlik ister ve hava bunların hiç birini sağlayacak gibi değildir, suyla bir sonuca varmayı deneyebilir ama genelde onu anlamayı başaramaz ve havanın hareketliliği, suyu emniyetsiz kılar. Hava, suyun mütehakkim ve yapışkan eğilimleriyle, kısıtlandığını hissedebilir, suyla anlaşmaya çalışırken hüsrana uğrar ve ateşde olduğu gibi ezici duygusal gösterilerle hareketsiz kalır. Bu tür bir çıkmaz birçok hava/su çiftinin pes etmesine neden olur. Tipik hava eşi genelde yenilgiyi ilk kabul eden olur ve suya terkedilmiş sevgili rolünü bırakır. Hava/su durumunda, havanın suyun hissetme niteliğine hayran olması ve suyun, havanın mantık ve zihinsel gücüne cezbolması abartılırsa eleştiri konusu olabilir. Ama karakterlerin farkına varılırsa, bu birlik çok verimli olabilir çünkü hava, suyun aşırı duyarlılığını değiştirerek, tecrübelerini akla uydurmasına ve dünya ile başa çıkmasına yardımcı olabilirken, su, havaya başkalarına göstermesi gereken duyarlılığı gösterebilir ve onun kuramsal bakış açısını zenginleştirebilir.

Su/Su
Bir ilişkide iki su burcu olunca, duygu yoksunluğu ve duygusal uzaklık bir sorun olamaz. Gerçekte ise, birbirlerine gösterdikleri aşırı duyarlılık ilişkiyi batırabilir. İki su burcunun, olaylara karşı aşırı duyarlı ve korkak olma eğilimleri sorun olabilir. Su, zaman zaman kendisini duygularından uzak tutmalıdır ama bu iki duygusal ve duyarlı kişi için imkansızdır. Birbirleriyle içgüdüsel bakımdan ilişki kurabilseler bile, sorunları aşmak yerine birbirlerine yapışırlar. Su her çeşit fobi türetmeye meraklı olduğundan, bu belirtiler karmaşık endişelerle sık sık şiddetlenirler. Gariptir ki, iki su burcu beraberken, ilişki ne kadar az doyurucu ve mutsuz olursa olsun, hiçbirisi ilişkiyi kesmeyecektir. Kopmayı sağlayacak durumu beklerlerler ya da birisi, diğerini duygusal bir çıkmaza kışkırtır, böylece ötekisinin hatalı ve reddedilmiş rolünü oynamasına izin verir. Her ikisi de geçmişe bağlıdırlar ve genelde yanlış olan konu bedensel red ve duygusal soğukluktur. Bir eşin haritasında daha fazla hava ve ateş elementi olmadıkça, bu durum yıllarca sürebilir. Örneğin, toprak/ateş/hava yönü ağır basan bir kişiyle, toprak/su yönleri baskın çıkan kişi arasında maddesel birlikler problemli olabilirler ama bunların çözülmesi imkansız değildir. Ama, yoğun benzerlikler her ilişkide görüldüğü gibi, gerilim ve çatışmaya da neden olabilirler.

Kız mı olsun yoksa erkek mi? Karar sizin...

Geleceği yıldızlar belirleyebilir mi? Doğacak çocuğun cinsiyetini seçebilmek için, belli bir saatte döllenmeyi, Ay'ın astrolojik konumuna göre yapabilirmiyiz? Kadınların periyodik hallerinin bu konuyla ilişkisi var mıdır? Ay Dönemleri, doğum kontrolunu kolaylaştırabilir mi? Ve en önemlisi, astrolojik analizler yaparak doğumsal kusurları önlemek için, en iyi döllenme zamanını seçebilir miyiz? Bütün bu soruların cevabı var mı? İşte, Astroloji'nin 1960'larda başlayan ama şimdilerde yerini bulan yeni bir penceresi ve bir bilim adamının verdiği savaş...

Çek psikiyatr ve jinekolog Dr. Eugene Jonas'a göre yukardaki sorulara sempatiyle, ön yargısız yaklaşabiliriz. Dr. Jonas, 10.000 kadını test ettikten sonra, gebelikle ilişkinin % 97 olduğunu belirledi. Böyle bir iddia doğal olarak, yüzyılın en önemli olaylarından birisi olabilir ve modern kadını şekillendirebilir ama ancak "Astrolojik Dönem Metodu" nun genelleştirilmesi koşuluyla... Bir diğer yaklaşım ise, neden böyle yapmayalım ya da bu yöntemi kullansak ne olur? Dr. Jonas araştırmalarına 1956'da başlamıştı, çıkış noktası tesadüfen rasladığı antik bir Babil-Asur taş yazmasıydı.

Kadınların gebelik dönemlerinin, Ay evreleriyle ilişkisi olduğu anlatılıyordu. Ne yazık ki, eski astrologlar Ay'ın evreleri hakkında daha geniş bir açıklama bırakmamışlardı veya bulunamamıştı. Jonas, endişelenmesine rağmen yılmadı, o sıralarda Macaristan'da çocuk düşürmek neredeyse yasallaşmıştı. İnançlı bir Katolik olan Dr. Jonas, buna karşıydı, ayrıca çocuk düşüren veya aldıran kadınların uğradıkları psikolojik şokların üzerinde duruyordu. Jonas'ın iyi bildiği bir diğer şey, gebeliği önlemede çok geçerli olan ritm metodunun uygulanmasının çok güç olduğuydu. Kısacası gebeliği önlemenin en kesin yolu, kısırlaştırmaktı.

Üç Ana Kural
Jonas yaptığı testleri desteklemek için güvenilir tıbbi referanslar kullandı; astrologlardan, ve kozmobiyologlardan oluşan bir ekip kurdu. Kozmobiyologlarların gözlemlerine göre, kozmik koşullar ve güç alanları yaşayan herşeyi etkiliyordu ve bu yaklaşıma bilimciler ve özellikle de fizikçiler katılıyordu. Jonas ve ekibinin üzerinde önemle durdukları bir diğer şey, şarlatan falcılardan ve yıldız haritasıyla (horoskop) gelecek tahminlerinden uzak kalmaktı. Günümüzün önemli kozmobiyologlarından Reinhold Ebertein şöyle yazıyordu; "Astroloji meraklıları bilimsel araştırmalara ve özellikle istatistiklere çekinerek yaklaşıyorlar, oysa kozmobiyolojik her tür çalışma ve metodoloji daha fazla bilgi sağlıyor ve doğru sonuçların ortaya çıkmasına yardımcı oluyor." Jonas, ilk önce güneş lekelerinin insan yaşamını nasıl etkilediğini araştırırken, astrolojik ve astronomik çalışmalar yaptı. Hipokrat'tan Kepler'e uzanan pratik astrolojiyi inceledi; tüm bu araştırma döneminin sonunda, Ay'ın evreleri ile gebelik arasında doğrusal bir ilişkinin bulunduğundan emin oldu. Asur-Babil taş yazmasını keşfettikten sonra, Jonas işe girişti, çeşitli doğum haritaları veya kozmobiyologların tabiriyle "Kozmogramlar" çizdi ve bunları gebelik örnekleriyle karşılaştı. 1956 yazında, çok yoğun geçen birkaç haftalık araştırmanın ardından Jonas, kendi tabiriyle gebelikle ilgili "İlk Üç Ana Kural" ı belirledi. Seksüel eylem ve ceninin oluşması kesinlikle formüle edilebilirdi. Üç kural şöyleydi;

1. Bir kadının gebe kalma anı, Ay ve Güneş'in ritmi ve de Güneş'le Ay'ın açılarıyla ilişkilidir; burada kadının kendi doğum anı dikkate alınmalıdır.
2. Çocuğun cinsiyeti, Ay'ın gebe kalma anındaki pozisyonu ile ilgilidir.
3. Gebe kalma anındaki doğal gezegen konfigürasyonları, embriyonu etkiler.

Ay hormonal değişimleri etkilemektedir
Peki ama, daha doğal, daha kesin görüşler ve destek araştırmalar yok mu? Biraz daha açılabilir ve araştırmanın detaylarına yönelebiliriz; eğer bir kadın, örneğin Yeni Ay'da doğduysa, her Yeni Ay döneminde gebe kalacaktır. Eğer bir kadın, Yeni Ay'dan beş gün sonra Ay'la, Güneş'in birbirlerine 60' açı yaptıkları bir anda doğduysa, aynı açının ve konumun tekrarında, periyodik dönemi tekrarlanacaktır. Ay'ın ve Güneş'in doğum anınızda nerede olduğunu bilmiyorsanız, elbette ki ciddi bir astroloğa başvurmanız gerekir, eğer ona doğru doğum bilgilerini yani tarih, zaman ve yer bilgilerini verebiliyorsanız, astrolog söz konusu kozmik konumları size verecektir. Jonas sistemine göre, bir kadın kozmo-gebelik dönemine Ay/Güneş dönüşlerinin iki gün öncesinde girmektedir. Eğer kadın, bu metodu gebeliği önlemek olarak kullanıyorsa, sakınma pratiği yapmalıdır yani bir tür doğum kontrolu, söz konusu açının 36 saat öncesinde ve 12 saat sonrasında yapılmalıdır. Avustralyalı Francesca Naish, özel bir çalışma yaptı ve gebelik tarihlerini belirleyerek, olası hataların güvenlik sınırlarını, yumurta ve spermlerin yaşam sürelerini saptadı. 4 günlük Ay periyodlarında oluşan sonuçların her ay veya 29.5 günde bir tekrarlanmaları verileri destekliyordu. Yumurtlamanın kökeninde, aybaşı dönemlerinde oluşan hormonal değişimleri Ay etkilemektedir ve aynı etki stres ve sağlığı da kapsamaktadır. Öte yandan Ay Dönemi, sabit olarak yılda 12-13 kez tekrarlanır; Aybaşı periyodlarında oluşan gebelik olaylarının nedeni, raslantısal olarak Ay Dönemleri ile karşılaşmaktır. Bir kadın bir ayın içersinde iki kez gebelik dönemi yaşayabilir ve bunu bilirse avantaj veya sakınmak için kullanabilir.

Gebelik anı önceden belirlenebilir

Dönemlerin gözlemini yapan Dr. Kurt Rechnitz'ın çalışmalarını geliştiren Jonas, iddiaların % 98 kesin olduklarını belirtiyor ve sonucun vücuttaki temel ısının kontrol edilmesi yöntemiyle kesin olara desteklendiğini söylüyordu. Avustralya'lı astrolog Francesca Naish, Ay Dönemi'nin eğer iki dönem raslantısal olarak çakışmıyorsa dönemin bir potansiyel olarak kalacağını ve sadece yumurtanın serbest kalacağını belirtiyordu. Bununla beraber, gebeliği bu yolla önlemek mümkün değildir ama Ay Dönemleri'nde sakınılması doğru bir iştir. Gebe kalma anında Ay'ın yeri, maskülin veya Yang (Ateş-Hava) ise, çocuk erkek olacaktır; aksine feminen veya Ying (Toprak-Su) ise kız olacaktır. Ay'ın burçlardaki kalış süresi, yaklaşık 2-2.5 gündür. Yani hesaplar buna göre yapılacaktır, Ay Dönemleri'nin iyi hesaplanması sonucunda ortaya çıkarılacak olan Ay Burcuna göre ayarlanacak olan gebelik anı, önceden belirlenebilir. Astrolojik takvimler veya özel tablolar Ay'ın hangi anda burç değiştirdiğini kesin olarak verirler; bu malzeme yurt dışında ilgili mağazalarda bulunmaktadır. Özetle anlatılmak istenen şudur; bir astrolog aracılığı ile Ay evreleri hesaplanacak, anne adayının doğum anı da öğrenildikten sonra istenilen tarih belirlenecek, evrelere göre cinsiyet tercihi yapıldıktan sonra, gebe kalma anı kesinleşecektir. Bundan sonrası çifte aittir.

"Dört çocuğumun cinsiyetini ben belirledim."

Mısırlı bir Egyptolog olan Dr. Balogh Naish'a göre, Jonas'ın metodu eski Mısırlılar'dan alınmadır ve en azından 5000 yıllıktır, Doktar Jonas'ın metodu biliniyor ama yine de işin püf noktalarını kimse bilmiyor, diyor. Naish, dünyanın magnetik alanının Ay evrelerinden etkilendiğini ve spermlerin taşıdığı erkek ve kadın kromozomlarının da aynı etkinin altında kaldığını söylüyordu. Sheila ve Lynn Schroeder tarafından yönetilen Astrolojik Doğum Kontrol Merkezi'nde Jonas'ın çalışmaları batı dünyasının dikkatlerine sunuldu; sunuşta Ay Burcu seçimlerinde başarı oranının % 98 olduğu açıklandı. Kontrol Merkezi'nden E.R. Schweigert, Ay'ın farklı burçlardan geçerken rahimdeki asidasyonun veya alkalin oranının değiştiğinin spermlerdeki sedimentasyon sayımlarında belirlendiğini söylüyordu. Astrolojik Tıp Ansiklopedisi'nin yazarı olan H. L. Cornell, herkesin tıbbi astrolojiyle ilgilenmesini söylüyor ve şöyle yazıyor; "Bir yıldız haritası üzerinde çalışmakla kişinin karakterini ve mizacını öğrenebilir aynı zamanda da hastalıkları teşhis edebiliriz, doğum haritasında bu noktalar çok belirgindir. Astrolojik hesaplamaları kullanarak, dört çocuğumun doğum tarihlerini ve cinsiyetlerini önceden belirledim ve belirlemelerim doktorların verdiklerini tarihlerin hiçbirisine uymadı ama sonuçta benim istediklerim gerçekleşti."

Jonas'a deli diyenler

Jonas araştırmalarının sonuçlarını açıklamak ve tanımlamak için zorlu bir savaş veriyor. İlk olarak tezini tüm ayrıntıları ile beraber Macar ve Çek Bilim Akademi'lerine sundu. Başlarda çalışmalarını sürdürmesi için teşvik edildi Jonas sağlanan bir fonla araştırmalara devam etti ama sonra fon neden gösterilmeden birden durduruldu. 1960'da Dr. Aurel Hudcovic, Jonas'ı destekledi ve onun kuramlarını Bratislava Jinekoloji Kliniği'niğinde tanıttı. Kliniğe çağrılan Jonas, elde ettiği sonuçları, hamile kadınların cinsel ilişki bilgileriyle karşılaştırarak, doğacak çocukların cinsiyetlerini tahmin etti, 100 doğumda başarılı tahmin oranı 83'idi, bu sonuca gebe kalma dönemlerinin astro haritalarını hesaplayarak varmıştı. Benzer ikinci bir tur çalışmada, başarı oranını % 98'e yükseltti. Sonuçların duyulmasının ardından, Macaristan, Çekoslovakya ve Almanya'dan binlerce mektup gelmeye başladı; kadınlar gebe kalma, cinsiyet belirleme ve doğum kontrolu konularında yardım istiyorlardı. Kozmogramlar çizildi, programlar yapıldı, Jonas seyahatlara başladı, dersler ve konferanslar veriyor, bioritmin ana fikrini anlatıyordu. Basında Jonas'ın çalışmaları peşpeşe yayınlanıyor, ilgi artıyordu. Ama daha öncelerde Jonas'ın bölüm şefi olarak çalıştığı TBC Psikiyatri Kliniği, tavır alarak hastalarının onunla temas etmelerini engellemeye başladı; Mesaj açıktı; psikiyatr veya astrolog olunabilirdi ama ikisi birden olunamazdı. Bu engelleme etkili oldu ve projesini geliştirmek için fon arayışları boşa çıkmaya başladı, birçok finans kurumu doktoru deli olarak tanımlıyorlardı.

Doğal Doğum Kontrolu

Bütün bunlardan sonra hangi güç tıbbi astrolojiye katlanabilirdi ki? Arayışları boşa gidince Jonas Macaristan'a döndü ama burada da tersliklerle karşılaştı ve akıl sağlığının yerinde olup olmadığı tartışılınca, bir dizi teste katlanmak zorunda kaldı. Bu arada ilk kitabını yayınladı; "Çocuğunuzun Cinsiyetini Önceden Tahmin Edin" adlı kitabı altı dile çevrildi. Buna rağmen hiçbir maddi kazanç sağlayamadı. Ama işin aslına bakılırsa, sadece bir avuç meslektaşı Jonas'ı mahkum etti veya destekledi. 1968'de Çek Sağlık Bakanlığı Astra Araştırma Merkezi'ni kurdu ve planlı evebeynliği teşvik etti. Açılışından iki ay sonra Astra, 9000 Kozmogram yayınladı, bu arada Jonas'ın fikirleri ABD'ye taşındı. Ostrander ve Schoreader "Demir Perde'nin ve Sonrasının Ardındaki Fizikötesi Keşifler" ve "Doğal Doğum Kontrolu" adlı kitaplarında Jonas'ın çalışmalarını uzun uzun anlattılar. Dr. Schweigart Viyana'da açılan Uluslararası Astra Merkezi'nde, Dr. Jonas'ın ve Dr. Reichnitz'ın Ay Evreleri Kuramı'nın tekrarlanmaya başlayan olaylarla çoktan kanıtlandığı açıkladı. Dr. Schweigart şöyle diyordu; "Kendimizi raslantısal hissediyoruz ama eğer bu olaylar başladıysa evrensellik kabul edilecek veya reddedilecektir. Belki gelecek kuşaklar bunu ellerinde tutacaklar. İnsanlık tarihi boyunca, yeni bilgilerin geçerli dünya görüşüyle çarpıştığı sık görülmüştür. Ama eninde sonunda değişen şey, daima tutucu zihniyetler olmuştur."

Jonas'ın kuramının şu andaki uygulamalarından örnek bir rapor
Kaynak: Astra

Tarih: 29 Şubat 1996

Müşteri: Ms. Deborah S. Bundy, Albuquerque, ABD

Doğum tarihi: 15 Mart 1947
Doğum saati: 7:15 a.m. ABD E.S.T. (Önemli-Tekrar kontrol edin)
Ay Evresi Açısı: 277' 59.6172 dakika

Gelecek yılda Ay Evresi Açınız, (277' 59.6 dakika olacak)
Tekrarlanan günler aşağıda verilmiştir, lütfen zamanları doğru olarak uygulayın;

Tarih Gebe Kalma Saati Cinsiyet

13 Mart 1996 2:53 AM Kız
11 Nisan 1996 9:09 AM Kız/Erkek
10 Mayıs 1996 2:49 PM Erkek
08 Haziran 1996 9:15 PM Kız
08 Temmuz 1996 5:43 AM Erkek
06 Ağustos 1996 4:50 PM Kız
05 Eylül 1996 7:12 AM Erkek
05 Ekim 1996 0:38 AM Kız
03 Kasım 1996 8:35 PM Erkek
03 Aralık 1996 5:40 PM Kız
02 Ocak 1997 1:42 PM Erkek
01 Şubat 1997 6:48 AM Kız
02 Mart 1997 8:05 PM Erkek

Kişisel Özellikleriniz

Astrolojik Kişiliklerin Tipleri Psikiyatri, Astroloji ile buluştu...


ABD'de yayınlanan önemli bir psikiyatrik araştırma raporu, olay yarattı. Dünyanın en saygın bilim adamlarından birisi, astrolojiyi referans olarak kullanıyordu. Geleceğin astro-bilim evliliğinin nişanı artık yapıldı.

Amerikan Psikiyatri Birliği'nden John M. Oldham, kişilik bozukluklarının daha iyi tanımlanması ve verilerin geliştirilmesi amacıyla oluşturulan yeni bir tanı sisteminin mimarı ve aynı zamanda da New York Eyalet Zihinsel Sağlık Bürosu'nun Yöneticisi ve de Columbia Üniversitesi'nde Klinik Psikiyatri Profesörü. Oldham'ın çalışmasında, kişilik bozukluklarının tanısı için uygulanan test metodunun adı DSM-III-R (Kişisel Bozukluklarının Teşhisi ve İstatistiksel Dağılım). Test araştırmanın yanısıra, kişilik tiplerinin üzerinde de duruyor. İşin ilginç yanı ise, 13 astrolojik tiplemenin de bu testte yer alması; aslında test astrolojik bir çalışmayı amaçlamış değil, sadece astrolojiden de yararlanılmış. Kişiliklerle ilgili bilgileri okuduğunuzda sanki astrolog Linda Goodman'ın "Burçlar" kitabını okur gibi oluyurosunuz. Temel olarak 13 tip temel olarak alınmış ve pozitif tanımlar getirilmiş; pozitif tanımların tam zıddı olan negatifler ise kişilik bozuklukları olarak değerlendirilmiş.

Kişilik İlgili Burç Ruhsal Bozukluk
Vicdanlı Başak Takıntılı/Baskıcı
Öz güvenli Koç (Aslan etkisinde) Kendini beğenmiş
Sadık Terazi Bağımlı
Dramatik Aslan İsterik
Uyanık Akrep Paranoyak
Duyarlı Yengeç (Balık etkisinde) Çekingen
Gururlu Boğa Pasif/agresif
Maceraperest Yay Anti sosyal
Özel nitelikli Kova Şizoid davranışlar
Yalnız Balık 1. Kişilik Şizoid
Fedakar Balık 2. Kişilik Öz güvensiz
Canlı, aktif İkizler Sınırda
Agresif Oğlak Sadist

Balık Burcu'nun ikiye bölünmüş olması iki ayrı kişiliğin ortaya çıkmasıyla oluşmuş, bu yaklaşım psikiyatri ötesinde ve daha çok astroloji kokuyor. Belki de astrolojik kişiliklerin çok esnek olmaları veya her kılığa bürünmesi buna neden olmuş olabilir ve tabii biraz da Balık Burcu'nun garipliği... Ama asıl önemli olan yön, insanların 12 tiple sınıflandırılamayacağını iddia eden bilimsel görüşün göbeğinden böyle bir değerlendirmenin çıkmış olması; bu yüzden rapor daha tartışılır bir hale geliyor. Bir deney yapalım; Ahmet'in burcu Başaktır, Ay Yengeç'tedir ve Yükselen burç Aslan'dır. Buna göre yukardaki değerlendirmeye bakacak olursak, Ahmet, vicdanlı, duyarlı ve dramatik bir kişiliğe sahiptir. Öyle mi acaba?

İyi ama gezegensel konumlar nerede?

Göründüğü kadarıyla rapor hazırlanırken ve testler oluşturulurken objektiflikten uzaklaşma korkusuyla, gereğinden öte objektif kalınmış ve tam her deneğe 104 soru sorularak, ruhsal bozukluk tanımlamalarıyla, astrolojik kişilikler arasında bir paralellik kurulmaya çalışılmış. İkizler Burcu insanı için "canlı" yani "Merküryen" tip denilmiş ama bu burcun temel niteliği olarak kabul edilen aşırı duygusallık ve çok değişken duyguların zenginliği ön plana alınmamış. Oysa İkizler öncelikle bu sözcüklerle tanımlanabilir ve duyguların değişkenliği öylesine sınırsız ve hızlıdır ki, aslı gözden uzak tutulamaz.

Elbette ki rapordaki tanımlamalar reddedilemez veya gerçek dışı olarak görülmemelidir fakat eğer astroloji ile bir bütünlük ya da en azından ortak bir yön veya asgari bir uzlaşma aranıyorsa daha dikkatli ve daha esnek olunmalıdır. Raporun etkisi sanıldığından fazla olacak ve bazı psikiyatristler tarafından çok ciddiye alınacağından, astroloji kitaplarının bilimsel çevrelerdeki satışı da artacaktır. Tabii ki bu arada da, psikiyatrların ve psikologların çoğu astrolojinin zengin ve inanılmaz dilini keşfedecekler; Rapordaki özgün DSM terminolojisinin yanısıra, astrolojiden de çok şey öğrenecekler; örneğin şu beş özelliği ele alalım; "Vicdanlı Başak-Yalnız ve fedakar Balık-Canlı İkizler ve maceraperest Yay" Herbiri ötekisini uyarıyor gibi fakat bu tiplerin iç bilinç alanlarında ortaya çıkan benzer vurgular, aslında kişiliğin negatif yönlerini oluştururlar; işte bu karmaşık cümle astrolojinin en önemli analiz olgusu olan "gezegensel açılar"ın etkileri anlamına gelir. Örneğin Kare Açı, bu tipler arasında güçlü bir enerji oluşturacak ve bir tür meydan okumaya neden olacaktır ama aynı zamanda da söz konusu kişisel özellikler zayıflayacak ve hatta durağanlaşacaktır. Hatta daha da ötede, benzer karakteristikler kişilik bozukluklarıyla bütünleşecektir.

Gerçek astrolojinin inanılmaz yönü;

Diğer taraftan vicdanlı Başak, gururlu Boğa'dan ve agresif Oğlak'dan destek ve güç alacaktır. Bu astrolojik kombinasyonlar yani açısal oluşumlar daha dengeli ve kalıcı bir konum oluşturacaktır; yanısıra da görünür karakteristiklerin ve kişilik bozuklarının benzerlikleri de azalacaktır. Eğer Satürn, Kova Burcu'ndaysa, o dönem için sabit burçların durumu daha zorlaşacaktır. Yani "Dramatik/Aslan'ın isterikliği- Uyanık(Akrep'in paranoyası- Gururlu/Boğa'nın pasif, agresifliği ve özel nitelikli/Kova'nın şizoid davranışları" çok daha fazla ortaya çıkacak ve dönemsel olarak kalıcı olacaktır. Bir diğer durumda ise, vicdanlı Başak yukardaki konuma girmişse özel yaşamında dramatik davranışlar sergilemeye başlayacaktır. Kısacası astroloji bu yorumları yapabilecek düzeydedir ve söz sahibidir. Ama daha ötede, psikologlar rapordaki DSM tiplemelerini kullanarak kişilikleri çiftleştirme konusunda önemli bir kaynak sağlamış olabilirler; o kullanım noktasında bazı karakteristik zıt kutuplar daha iyi tanımlanabilir; o zaman da davranış bozukluklarının azaltılması için önemli bir yardım elde edilmiş olacaktır. Aynı yaklaşım astroloji de zaten vardır; örneğin aşağıdaki zıt kutupların oluşturduğu açığa çıkan bozukluklar, rapordaki tanımlar kullanılarak astrolojik mantıkla ve açısal konumlar geçerli olmak kaydıyla çok yararlı olmaktadırlar;

Uyanık Akrep - Gururlu Boğa Paranoyak, pasif agresiflik
Dramatik Aslan - Özel nitelikli Kova İsterik ve şizoid davranışlar
Vicdanlı Başak - Yalnız ve fedakar Balık Takıntılı/baskıcı, öz güvensiz, şizoid
Canlı, aktif İkizler - Maceraperest Yay Sınırda/Anti sosyal
Duyarlı Yengeç - Agresif Oğlak Çekingen/Sadist
Öz güvenli Koç - Sadık Terazi Kendini beğenmiş/Bağımlılık.
En iyi yol; bilimsel astroloji danışmanlığı

Hemen hatırlanması gereken bir diğer önemli yön, bitişik/komşu burçların simgesel karışımlarıdır. Örneğin Sadık Terazi'de, biraz Başak'ın vicdanı, Başak'da Aslan'ın heyecanı, draması, İkizler'in canlılığında, Yengeç'in duyarlılığı belli oranlarda etkindirler. Bu bir bozulmadır; örneğin Teraziler'de sık sık görülür, Merküryen Başaklar ve Venüsyen Başaklar bu karışımdan ortaya çıkarlar. Bir İkizler veya Güneş Aslanı, Yengeç'in iç gezegenlerinden sık etkilenirler. Bu çapraz karışımlar, genelleşmiş saf astrolojik tiplemelerin dışını gösterirler böylece astrolojinin genel olduğu iddiası bu noktada çürütülür.

Psikiyatrlar için en iyi yol, iyi birer astrolog veya astroloji hocaları bulmak olabilir, bu yol sayısız kitabı kendi kendine okumaktan çok daha iyidir. Astrolojik horoskopların (yıldız haritalarının) karşılaştırılmaları, bilimsel tezlere büyük destek olabilir, sonuçlar yararlı olacaktır. Burada bilim, falcı-astrologlar popülizminden ve astrolojinin hatalı ve de eksik antik geçmişinden etkilenmemelidir, kurtulması gereken en önemli kompleks veya aşırı duyarlılık budur; Astroloji yine de kehanetlerde bulunabilir, bunun bir zararı yoktur; sinema saygın bir sanattır ama ninja ve seks filmlerinin varlığı sinemanın saygınlığını bozmamaktadır.

Elementler Ve Aşklar

BURÇLARINIZI OKURKEN, GRUPLARI GÖRMEKTESİNİZ. ASTROLOJİ'DE BU ANA GRUPLAR İKİYE AYRILIRLAR; ELEMENTLER VE KARAKTERLER OLARAK. BURCUNUZUN BAŞINDA YAZAN GRUBU ÖĞRENİN (TOPRAK/SABİT VEYA SU/DEĞİŞKEN GİBİ…) VE AŞAĞIDA SİZİ İLGİLENDİREN İKİ GRUBU DİKKATLE OKUDUKTAN SONRA BURCUNUZU BİR DAHA YORUMLAYIN…


Bireysel Astroloji, insan faktörünü ele alır. Doğum anına göre çıkartılan yıldız haritası (horoskop) aracılığı ile, kişinin karakterini, yeteneklerini, olumlu veya olumsuz yönlerini incelendiği gibi, ailesel konumunu veya yapısını, eğitim durumunu, iş hayatını, dostluklarını, yakın çevresini ve genel açıdan sağlığını da araştırır. Astrolojinin bu yönüne, Davranış Astrolojisi, Genetik Astroloji, Sağlık (tıbbi) Astrolojisi, Saatsal Astroloji "Horary" ve Majikal Astroloji de girmektedir. Genel olarak bakıldığında; bireysel astroloji İnsan ve onun gelişim yolundaki oluşumları hakkında bilgi edinmemize yardımcı olur. Birisi hakkındaki düşüncelerimiz ne olursa olsun onu tanımamız için önce birlikte olmamız ve iletişim sağlamamız gerekir, bu bir sosyal davranıştır.

Gözlem gücüne dayanarak edindiğimiz bilgileri değerlendirirsek ancak o zaman olumlu veya olumsuz düşünerek, bir kişi için genel bir fikir edinebiliriz. Tüm bunların oluşurken geçen zaman bizlerin gözlem ve değerlendirme yeteneğimize bağlıdır. Bizler çevremiz ile iletişimde olduğumuz için insanları tanımak da zorundayız.

Bir insan hakkındaki ilk izlenimlerin yanıltıcı veya ön yargılı olma ihtimalini de düşünürsek, zaman açısından uğradığımız kaybı da görebiliriz. Oysa, tüm bu gelişmeleri daha verimli ve daha hızlı yapma imkanımız vardır, bu da Bireysel astrolojinin alanı içerisindedir. Ama öncelikle ilk adım olarak kendimizi incelememiz gerekir. İncelemeler sonucunda kendimizde gördüğümüz ve çoğunu zaten bildiğimiz şeylerin doğrulukları hakkında fikir edinmemiz böylece daha kolay olacaktır.

Elementler Ve Üçlemeler
Astroloji; Burçlar Kuşağı'nın yani Zodyak'ın geometrik dizilimine göre iki önemli gruba ayrılır. Dörtlü Gruplama diye adlandırılan dizilim kişinin davranış biçimi hakkında da bilgi vermektedir. İkinci önemli gruplama ise Üçlü Gruplama'dır. Burada da kişinin karakteri hakkında bilgi edinmemiz mümkün olacaktır.

ELEMENTLER

SU GRUBU:
Duygusal - Sezgisel - Hislerde enerjik - Sezgisel kaabiliyetli - Pasif - İçe dönük - Ritmik - Hissi alışverişte bulunan.
Su elementi kişide duyguların ve sezgilerin yönlendirilmesini göstermektedir. Duygusal yönün ve sezgilerin ağır basmasını ve biliçli kullanılmasını da simgeler. Yengeç Burcu'nda bu daha çok ev ve aile ilişkilerinde aynı zamanda da özel ilişkilerindeki duygusallığın yoğunluğunu yöneliktir. Akrep Burcunda bu duyguların biliçli kullanımını ve bilinçli yönlendirilmesini görürüz. Bununla beraber duyguların ve sezgilerin gizli kalmasını da ifade eder. Balık Burcunda ise bu duyguların ve sezgilerin bilinçsiz kullanımını ortaya çıkar. Ayrıca dış etkenlerden biliçsiz olarak fazlasıyla etkilenmeyi de göstermektedir.

ATEŞ GRUBU :
Spiritüel eğilimli - Çabuk uyarılan - Enerjik - Dinamik - Aktif - Yaratıcı - Kendini bilen.
Ateş elementi kişiyi yaşamında kendisinden başkasının yönetmesine izin vermemeye yönlendirir. Daha çok kişi kendi kendisinin yöneticisi ve öncüsüdür. Koç Burcunda bu davranış biçimi kişinin kararlılığını, kendisine güvenini, aktif olma yani faal olma dürtüsünü ve riske atılma isteğini yoğunlaştırır. Aslan Burcunda bu davranış biçimi daha çok organizasyon, genel toplumda ortaya çıkma isteği ve olayların içinde gözde kişi olma yönünde ortaya çıkmaktadır. Yay Burcunda ise belirli konularda ki bunlardan bazıları 'din, felsefe, eğitim, hukuk' gibi dallardır. Bu konularda bilgili ve önder olma isteğini gösterir. Bununla birlikte çevresini genişletmeye yönelik davranışlar gösterir. Ateş grubunun yoğunluğu kişide initcılık ve buna bağlı agresif tutumların ortaya çıkmasına sebep olur. Ayrıca yaratıcılığın iyi kullanılmasını, sert davranışlarda (erkeksi) bulunma isteğini de göstermektedir. Bu özellikler kişinin haritasında söz konusu burçların düştüğü evlerde daha yoğunlukta ortaya çıkarlar.

TOPRAK GRUBU :
Maddi eğilimli - Fiziki hareketlilik - İdrak eder - Pratik - Kararlı - Kendini kontrol edebilen - Koruyucu (muhafaza edebilen).

Toprak elementi kişiyi her türlü konularda pratik olmaya yönlendirir. Bununla birlikte özellikle maddi ve materyel konularda da pratiklik ve iyi kullanımı göstermektedir. Boğa Burcunda bu daha çok maddi ve sahip olma yönünde ortaya çıkmaktadır. Buradaki pratikliği ve çoğaltma isteğini göstermektedir. Başak Burcunda bu daha çok sahip olduğu materyelleri iyi kullanma ve onlara gereken özeni gösterme şeklinde görülmektedir. Sabırlı olmasını, detayları sevmesini ve bu konularda el yeteneğinin gelişmiş olmasını da ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca kendisine ve vücüduna gösterdiği özeni de göstermektedir. Oğlak Burcunda ise bu daha çok pratik yönde organizazyon yeteneğini ve ticaret zihniyeti simgeler.

HAVA GRUBU:
Manevi - İçten aktif enerjili - Açılabilen (hislerini dökmeye hazır olan) - Birleştirici - Entellektüel tutum - Çabuk parlayabilen.

Hava elementi kişinin daha çok iletişime yönelik olmasını anlamındadır. Zihinsel alış verişin gerçekleşmesine yönlendirir. Bununla birlikte sosyal ilişkilerin ve entellektüelliğin ölçüsünü de yönlendirir. İkizler Burcunda haberleşmeyi veya bilgileri biriktirme kaabiliyetini ve bu bilgileri rahatlıkla iletme yönündeki zenginliği görürüz. Terazi Burcunda ise bu daha çok insan ilişkilerini dengeleme yönünde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca genel ilişkilerdeki alışverişin oluşumunu da dengeleme veya eşitleme yönünde ağırlık kazanmaktadır. Kova Burcunda da bu daha çok yakın çevre ilişkilerini ve genel çevre ilişkilerindeki yardımcı olma ve yardım etme isteğini gözlemleriz.

KARAKTERLER

SABİT GRUP :
Sağlam - Konsantrasyon yeteneği - Şiddetli dürtülü.
Sabit grubundaki yoğunluk kişinin dayanıklılığını ve olayların üserine gidebilmeyi göstermektedir. Başarılarının, uzun süreli dayanıklılıkları ve inatlarından gerçekleştiğini göstermektedir. Ağır ve sürekli bir çalışma ritmine alışık olmalarını da göstermektedir.

ÖNCÜ GRUP:
Aktif - Yaratıcı - Teşebbüs etmeyi seven - Verimli.
Öncü grubundaki yoğunluk kişinin karakterinde belirli, daha doğrusu kendisinin seçtiği konularda önde olma ve bilgili olma isteğini göstermektedir. Buradaki yoğunluk kişinin bulunduğu çevreye etki etmesini gelişen olalayların içinde aktif olmasının işaretidir.Gerçekçilik ve mantığın her türlü ilişkileri ve çevrede iyi kullanımını da simgeler. Ayrıca bir şeyler yapabilme, aktif ve faal olma dürtüsünün yoğunluğunu da göstermektedir.

DEĞİŞKEN GRUP:
Ritmik - Değişken - Derinlilik - Genişleyebilen.
Değişken grubun yoğunluğu daha çok kişinin tecrübe edinmesini göstermektedir. Bu tecrübelerin nasıl kullanıld beraber mantığın ve zekanın kıvraklığınıda göstermiktedir. Ayrıca her şeyle uyumluluk sağlamayı da göstermektedir.

Yıldızlarla geleceğe doğru…Astroloji'de bilinmeyen boyut...

Klasik Astroloji, Güneş, Ay ve 8 gezegenle geçerlidir ve yorumlanır ama bunun ötesinde kozmik bir gereklilikle bütünün parçası olmanın bir sonucu olarak yıldızların da Astrolojik etkilerinin bulunduğu kabul edilir. M.Ö. 800'de Babil'de ilk gözlemler yapılmış ve 16 takım yıldız belirlenmiştir. İlk Yıldız Kataloğu M.Ö. 250'de Eski Yunan'da Timocharis ve Aristyll tarafından yapıldı; daha sonra Hipparch ve Ptolemy astronomik almanakları yaptılar. Yıldız adlarının kökeni Babil'dir. Burada ana referans, Güneş Sistemi gezegenlerinin yıldızlarla oluşturduğu konumların yorumlanmasıdır. Bunun için de özel astronomik almanaklar kullanılır. Aşağıdaki derleme Kozmobiyolog Reinhold Ebertin ve Georg Hoffmann tarafından yapılmıştır.

Güneş sistemi içersindeki tüm yıldızlar, Astrolojide "sabit yıldızlar" olarak adlandırılırlar. Astronomiye göre Sabit Yıldızlar, dünyamıza göre, Güneş Sistemi etrafında dönmedikleri için, sabit yani durağandırlar. Yıldızlar Magnetute değerleri ile listelenir. Birinci düzeyde olanlar, güçlü ve etkilidirler. İkinci düzeyde etki ve güç azalır ve bu azalış 4. düzeye kadar sürer. Ama 5. düzeyde olanla Nebulalar-Bulutsular çok parlak ve güçlüdürler. (Plaides veya Orion gibi) Bulutsuların etkileri Astroloji'de planetler kadar önemlidir. Karakterlerine göre güçlü ve güçsüz konumlar irdelenir ve yorumlanır. Bulutsu kümeleri kuzey gökkürede çok güçlüdürler ama güney konumlarda güçsüz ve etkisizdirler. Bu dünyanın konumuyla ilgili bir gözlem sonucudur. Astrolojik açıdan yıldızlar kendi doğalarına uygun Güneş Sistemi planetleriyle ile birleştiklerinde zararlı etkilere neden olmazlar, örneğin Mars ile aynı karakterde olan Aldebaran birleştiklerinde iyi etkiler getirir, bu etki mükemmel bir gelecek anlamındadır. Diğer birçok sabit yıldızda da aynı etkiler gözlemlenmiştir.

Güneşimiz, Caput Argol, Aldebaran, Hercules, Bellatrix, Antares, ya da Mars karakterinde tanınan diğer yıldızlar ile birleştiğinde şiddetli bir ölümü veya çok ağır bir hastalığın işaretidir. Ayrıca bu etki, sahip olunan değerlerin yitirilmesine, onur ve cazibenin kaybedilmesini ve hiyerarşik rütbenin geri alınmasını da ifade eder. Eğer Güneş; Pleidas, Hyades, Castor, Pollux, Preaspe veya Aselli ile ilişkide ise; kötü bir tabiatı, öldürücü bir kişiliği simgeler. Özellikle Güneş, Preaspe ile ilişkide ise bu etki, cinayete kurban gitmeyi ve öldürmeyi gösterebilir. Bu ölüm bir patlama, silah ile vurulma, idam ya da gemi kazası sonucunda oluşacaktır. Net bir analiz için, yıldızın diğer planetlerle ve Ay ile olan konumu önem kazanır. Preaspe, Güneş ile birleşirken Ay ile sert bir konumda ise ya da Güneş-Ay-Preaspe kavuşumu varsa idam veya silahlı bir saldırı sonucunda feci bir ölüm kaçınılmaz olur. Gemi kazalarının en önemli habercisi Argo'dur. Güneş ile ilişkide olduğu zamanlarda birçok deniz kazası kaydedilmiştir. Argo, mitolojik olarak Yunan Mitolojisi'nde Altın Post'u arayan Argonotlar'ı taşıyan bir gemiyi simgeler. Aselli ise yanarak ölümü, yüksek ateşi, salgın hastalıkları ve çok etkili konumlarda ise idamları gösterir. Ani karşılaşılan iflas ve yıkımlar da bu yıldızın etkisindedir.

Deneb, kişiye şan, şöhret ve bol kazanç verir. Ancak bu etkinin getireceği mükemmel yaşam kısa sürecek ve yerini utanca, sıkıntılara bırakacaktır. Ayrıca Lion's Neck (Aslanın boynuzu)' deki yıldızlar; Güney açısı, Knee, Ophiucus'un sağ bacağı, Goat's Back, Aquarius'in sol omuzu, Aquairus'in Sağ Elinde bulunan yıldızlar utanç ve zorlukları, muhtaç olmayı temsil ederler (Bu isimler, astronomik yıldız gruplarının isimleridirler). Jaw of Whale, Knee of Castor, Pollux, Küçük Ayı Cynosura; birçok hastalığa ve sağlıksız yapıya, soluk bir ten rengine, salgın hastalıklara yakalanmaya, saç dökülmelerine ve kelliğe, şansın ortadan kalkmasına, utanç ve eziyete işaret ederler. Aquarius'in Sağ Bacağı, Orion'un Halkaları, Kuzey açısı, Amprit of Sagittary ve Goat'ın Güney Boynuzu iyi bir geleceği ve mutlu sonları gösterirler. Arista, iyi bir gelecek belirleyen yardımsever bir yıldızdır. Zenginlikleri anlatır. Rigel'de Arista karakterine benzer, iyi bir geleceği, başarılı tahsil hayatını ve iş yaşamında şanslı olmayı, genç yaşlardaki ticaret hırsını ve bol kazancı anlatır. Kartaldaki parlak yıldız, Fomalhaut ya da "Oğlağın sırtındaki son yıldız", Güneş ya da Mars ile birlikte olduklarında bir hayvan tarafından ısırılmayı ve bundan doğacak sorunları anlatır. Belki bu etki komik gelecektir ama Fomalhaut çok etkili bir yıldızdır. Pleidas ya da Preaspe'nin Güneş ile birleşmesi gözlerdeki rahatsızlar ve kör olmak anlamındadır. Ay'ın; Capul Algol, Aldebaran, Pollux veya Bellatrix ile birleşmesi feci bir ölümü haber verir. Plaides, Preaspe, Antares veya Deneb ile birleşmesi ise gözlerden yaralanmayı ve kör olmayı simgeler. Ay'ın; Orion'un halkalarından biri ile birleşmesi halinde gözlerden birinin kaybedileceği söylenir.

Önemli Sabit Yıldızlar ve Karakterleri;

Acrab : Beta Scorpio. 2° 29' Yay burcundadır. Mars ve Satürn karakterinde olup, kötülük ve bazen gaddarlık verir.

Acrux : Alpha Crucis. 11° 11' Akrep burcundadır. Jüpiter karakterindedir. İhtişam, lüks ve gösterişi anlatır, bu tip bir yaşamı çok sevmeyi ifade eder.

Aldebaran : Alpha Tauri. 9° 05' İkizler burcundadır. Mor renkli bir yıldızdır. Ve Mars karakterindedir. Genel ya da askeri şan, şeref ve cesareti ifade eder. Satürn ya da Mars ile birleşiyorsa ölüm ile tehtit edilmeyi anlatır. Boğanın güney gözünü sembolize eder.

Agena : Beta Centauri. 23° 06' Akrep burcundadır. Venüs ve Jüpiter karakterindedir. Başarıyı simgeler.

Algol : Beta Persei. 25° 28' Boğa burcundadır. Satürn ve Jüpiter karakterinde olup mor renklidir. Cinayet ve adam öldürmeyi anlatır, Ay ile birleştiğinde başın kesilmesini simgeler.

Alnilam : Epsilon Orionis. 22° 46' İkizler burcundadır. Jüpiter ve Satürn karakterinde olup, geçici mutluluk ve başarıyı simgeler.

Alphard : Alpha Hydrae. 26° 36' Aslan burcundadır. Satürn ve Venüs karakterindedir ve moral bozukluğunu ifade eder.

Alphecca : Gamma, Alpha Coromae Borealis. 11° 32' Akrep burcundadır. Venüs ve Merkür karakterindedir. Sanatsal yetenekleri ifade eder.

Alpheratz : Sirrah, Alpha Andromedae. 13° 40' Koç burcundadır. Venüs ve Jüpiter karakterinde olup, sevgi, mutluluk ve zenginliği ifade eder.

Antares : Vespertillio, Alpha Scorpii. 09° 04' Yay burcundadır. Mars ve Jüpiter ile zayıf olarak Merkür karakterindedir. Akrebin başını sembolize eder. Düşüncesizliği, düşüncesizce cesareti, ani tavırları, girişim ve teşebbüsleri, zor kullanmayı, şiddet ve tecavüzü, zulum ve baskıyı, verimliliğin yok olmasını, iflası ve ölümü anlatır.

Arcturuse : Arctur, Alpha Bootis. 23° 32' Terazi burcundadır. Mars ve Jüpiter karakterindedir. Şan ve şerefi anlatır.

Asellus Australis : Delta Cancri. 08° 01' Aslan burcundadır. Mars ve güneş karakterindedir. Kör olmayı, gözlerdeki ağır hastalıkları, sık sık yakalanılan mikrobik rahatsızlıkları ve yüksek ateşi ifada eder.

Atair : Alpha Aquilae. 01° 04' Kova burcundadır. Satürn ve Merküri karakterindedir ve çok parlak bir yıldızdır. Ağır hastalıkları, kayıplar ve iflası, aşırı hırs ve ihtirası, büyük açılar ve ızdırabı anlatan sert etkili bir yıldızdır.

Bellatrix : Gamma Orionis. 20° 16' İkizler burcundadır. Mars ve Merküri karakterindedir. Para için evliliği, devamı olmayan şan ve şöhreti, sonradan yaşanacak yıkımları, iflas ve felaketleri, büyük tehlikeleri anlatır. Güneş veya Ay iye birleştiğinde kaza sonucu kör olmayı işaret eder. Orion'un sol omzunu sembolize eder.

Betelgeuze : Betelguese, Alpha Orionis. 28° 04' İkizler burcundadır. Mars ve Merkür karakterindedir. Zenginliği, evlilikle gelecek onur ve mutluluğu, cazibeyi ve tercih edilmeyi anlatır.

Canopus : Alpha Carinae. 14° 16' Yengeç burcundadır. Satürn ve Jüpiter karakterinde olup, gemi ile seyahatlerde tehlikeyi ifade eder.

Capella : Alhajith, Alpha Aurigae. 21° 10' İkizler burcundadır. Mars ve Merkür karakterinde tanınmış bir yıldızdır. Şan, şeref, korunma ve mutluluğu gösterir. Capella, MC-Tepe Noktası'na yakın yerlerde Güneş ya da Ay ile birleştiğinde veya Yükselen Burç ile ilişkide evlilik ile gelecek olan zenginlik, onur ve mutluluğu anlatır.

Castor : Apollo, Alpha Aurigae. 21° 10' İkizler burcundadır. Merkür karakterindedir ve hile, yalancılık ve iki yüzlülüğü ifade eder.

Denep : Alpha Cygni. 04° 46' Balık burcundadır. Venüs ve Merkür karakterinde olup, öğrenme hırsını anlatır.

Deneb : Zeta Aquilae. 19° 07' Oğlak burcundadır. Mars ve Jüpiter karakterindedir. Nüfüzlu olmak ve hükmetmeyi ifade eder.

Deneb kaitos : Diphda, Beta Ceti. 01° 51' Koç burcundadır. Satürn karakterindedir. Ruhsal ve bedeni rahatsızlıkları ve bünyenin zayıflığını ifade eder.

Denebola : Beta Leonis. 20° 57' Başak burcundadır. Şanssızlığı ve iyi giden bir olayın kötü sonuçlanacağını işaret eder. Kazanılan şan ve şöhretin felaketler sonucu yitirilmesi, Güneş ile birleşen yıldızın yaratacağı sonuçtur.

El nath : Beta Tauri. 21° 51' İkizler burcundadır. Mars karakterindeki bu yıldız başarıyı simgeler.

Fomalhaut : Alrisha, Alpha Piscium. 03° 09' Balık burcundadır. Venüs ve Merküri karaktetindedir. Ünü, şan ve şöhreti simgeler. Eğer MC'ye yakın yerlerde Güneş ile birleşiyorsa sosyal liderliği ifade eder.

Gredi : Alpha Capricorni. 03° 10' Kova burcundadır. Venüs ve mars karakterinde olup, muhabbeti, sevgiyi, hürmeti anlatır.

Hamal : Alpha Arietis. 06° 59' Boğa burcundadır. Mars ve Satürn karakterindedir. Gaddarlık ve acımasızlığı ifade eder. Eğer Güneş ile birleşiyorsa ölüm ile sonuçlanacak çekişme ve ihtirası anlatır.

Hyaden : Regengestirn, Yıldız kümesi. 04° - 06° İkizler burcundadır. Mars ve Neptün karakterinde olup, güdülerin hastalık derecesine yükselmesini ve hissi melekeyi ifade eder.

Markab : Alpha Pegasi. 22° 49' Balık burcundadır. Mars ve Merküri karakterindedir. Pegasus'un kanatlarını sembolize eder. Mor ve parlak bir yıldızdır. Yaralanmalara karşı dikkatli olmayı ifade eder. Güneş ya da Ay ile birleşiyorsa büyük acıların arkasından gelecek ün ve başarıları, acı, ızdırap ve çileyi anlatır.

Menkar : Alpha Ceti. 13° 38' Boğa burcundadır. Satürn karakterinde bir sabit yıldızdır. Hastalık ve Tarımsal başarısızlıkların beklentisini ifade eder. Güneş ya da Ay ile birleştiğinde hastalıklara neden olduğu gibi, MC üzerinde olduğunda utanç, onur yitirme, iflas, planların felaketle sonuçlanması etkilerini yaratır.

Mirach : Beta Andromedae. 29° 46' Koç burcundadır. Venüs karakterindedir. Uzun sürecek evlilikleri, güzellikleri ve uygun fırsatları ifade eder.

Polaris : Alpha Ursa Minoris. Al Ruccaab, Polar yıldız. 27° 54' İkizler burcundadır. Satürn ve Venüs karakterinde olup, tarımsal sıkantılar, kıtlık, hastalıklar ve şanssızlıkları ifade eder.

Pollux : Beta Geminorum, Herkules. 22° 35' Yengeç burcundadır. Mars karakterinde bir yıldızdır. Utanmazlık, vurdumduymazlık, soğukkanlılık gibi davranış biçimlerini anlatır, horoskopta güçlü konumda ise gaddarlık, acımasızlık duygularını verir.

Procyon : Alpha Canis Mindris. 25° 10' Yengeç burcundadır. Mars ve Merküri karakterindedir. Sembolik olarak küçük köpeği temsil eder. Şiddete varan kuvvetli aktiviteyi, başarıya ulaşmak için hırs ve arzulu olmayı, ihtirası ancak sonuçta yaşanacak trajediyi anlatır.

Ras alhague : Alpha Ophiuchi 21° 42' Yay burcundadır. Satürn ve Venüs kakarterindedir. Cinsel konulardaki saplantı ve çarpıklıkları, cinsel sorunları ve bunların ruhsal dışa vurumunu, cinsel yaşamın toplum ilişkilerine sorun olmasını ifade eder.

Rastaban : Beta Drakonis. 11° 15' Yay burcundadır. Satürn ve Venüs kakarterindedir. Küçük kazaları ifade eder.

Regulus : Ksalb, Alpha Laonis. 29° 21' Aslan burcundadır. Mars ve Jüpiter karakterindedir ve mor renkli parlak bir yıldızdır. Genel konumlarda şansı ifade eder. Işıklar ile birleştiğinde ise evliliğin getireceği şan ve zenginliği, ancak hayatın sefalet ile son bulmasını anlatır. Sembolik olarak Aslanın başını temsil eder.

Pleidas : 20° 30' Boğa burcunda bulunan yedi yıldızdır. Boğanın boynuzunu sembolize ederler. Yıldızlar Güneş yada Ay ile birleştiklerinde ya da doğum sırasında Yükselen Burç üzerinde iseler, yüzde yaralara, utanç ve onur yitirmeye, tutuklanma ve hapis olmaya, insani duyguların yitirilmesine, agresiviteye işaret ederler. Çok sert etkili bir gruptur.

Rigel : Beta Orionis. 16° 08' İkizler burcundadır. Boğanın Güney gözünü temsil eden iyi huylu bir yıldızdır. Jüpiter ve Mars karakterindedir. ASC yada MC ile birleşiyorsa yüksek onur, zenginlik ve her alanda mutluluk habercisidir. Ün ve buluş yeteneğini simgeler.

Sirius : Alpha Canis Majoris, Canicula. 13° 23' Yengeç burcundadır. Mars, Jüpiter ve Satürn karakterindedir. İtibarı ve sosyal mevkiyi ifade eder.

Spica : Azimech, Alpha Virginis. 23° 08' Terazi Burcundadır. Venüs ve Mars karakterinde olup, Sanat ve bilim sevgisini ifade eder.

Unuk el haia : Alpha Serpentis. 21° 23' Akrep burcundadır. Satürn ve Mars karakterindedir. Her tür kaza ve aksilikleri, kullanılan cihaz ya da eşyeların arızalarını ifada eder.

Vega : Wega, Alpha Lyrae. 14° 36' Oğlak burcundadır. Venüs ve Merkür karakterindedir. Zenginlik ve itibarı temsil eder.

Vindemiatrix : Epsilon Vinginis. 09° 16' Terazi burcundadır. Satürn ve venüs karakterindedir. Zor konumları ifade eder.

Zosma : Delta Leonis. 10° 35' Başak burcundadır. Satürn ve Venüs karakterindedir. Egoistliği ve moralsizliği ifade eder.

Zuban el genubi : Kiffa Australis, Alpha Librae. 14° 23' Akrep burcundadır. Satürn ve Mars karakterindedir. Şanssızlığı ifade eder.

Zuban elschemali : Kiffa Borealis, Beta Librae.18° 40' Akrep burcundadır.Jüpiter ve Merkür karakterindedir. Başarı ve şansı temsil eder.

Ülkelerin kaçınılmaz kaderi var mı?

Genelde, bir fal olarak tanınan Astroloji aslında çok farklı bir yerdedir; bir tür sosyo terapi olmasının ötesinde akademik platformda özellikle de istatistiksel öngörülerde kullanılabilir.


Okuyucularımla bu yazıda, Mundane denen bu astroloji-istatistik konusunu paylaşıyorum. Bu yöntem savaşlar için olduğu kadar, ekonomide, politika ve doğa olaylarında da kullanılmakta. Burada yıldızlar bizi yönetiyor kuşkusunun veya inancının yerine, gezegenlerin yer değiştirmeleriyle, dünyada yaşanan olaylar arasındaki matematiksel ilişki düşüncesinin konulması gerekmektedir. Ve Türkiye geçmişe bakmamız kaydıyla, acaba şimdi nereye gidiyor?

Savaş yasaktır... savaş suçtur... savaş günahtır...

Her geçen gün daha çok insan, buna inanıyor; savaşın çaresi veya önlemi olarak düşündüğümüz demokrasi ise, özellikle Komünist rejimlerin çöküşünden sonra daha fazla benimsenmesine rağmen, savaşlar yine de azalmıyor. Ama hala sığınacağımız bir umut limanı var. Çünkü tarih bize demokrasilerin kan bedelinin, totaliter rejimlerden daha az olduğunu öğretiyor. Fakat, hala mutlu değiliz, demokrasiye daha çok inanmamıza rağmen, yine de barışa ulaşamıyoruz... Peki neden?

Öncelikle bilelim ki, savaşların ve yanısıra da toplumsal çalkantıların ve çatışmaların anakronik süreçleri vardır. Yani nasıl bilinen ve klasik nedenlerle başlayan, gelişen ve olgunlaşan kaçınılmaz hastalıklar varsa, kitlesel oluşumlar, dönüşümler ve süreçler de böyledir, zamanı gelince olması gerekenler, yaşanması kaçınılmaz neden ve sonuçlar vardır. Örneğin Yugoslavya'daki etnik iç savaş anakroniktir yani yanlış zamanda yaşanmıştır, çok daha öncelerde olmalıydı. Fakat bilinmesi gereken bir diğer altın kural ise, kaderin daima kendi planını gerçekleştirmeye çabaladığı ama son kararı hür iradenin verebileceğidir, kasdedilen kavram eğer gereken farkındalık ve kararlılık içindeysek hür iradenin kaderi yönlendireceği şeklindedir. Tabii ki beceri ve istek sentezinin doruğuna ulaşabilmemiz şartıyla...

Oysa insan toplumu hemen hemen her zaman kaderci olmayı sevmektedir, tevekkülle olayları kabullenmekte, mücadeleyi, çabayı çabuk bırakmakta, değişim içgüdüsünü köreltmektedir. Kurtuluş Savaşı'nın ünlü cümlesi olan "Milletin makus talihini yendik..." düşüncesi, düşüncemizin bulunmaz bir örneğidir ve Mustafa Kemal Atatürk'ün kadere boyun eğmeyenler sınıfından olduğunu bize kanıtlamaktadır. Elbette ki tarihin akışı içinde benzer örnekler her zaman pozitif değildirler, Adolf Hitler gibi sonuçları negatif olan örnekler de vardır. İşte burada, üstteki yaklaşım yerini bulmaktadır yani sorun gereken süreç ve zaman içinde çözümlenememiş, ertelenmiş ve sonucun bedeli iki kat daha ağır olmuştur. Birinci ve İkinci Büyük Savaşlar'dan söz ediyorum. Benzer sonuçları, Filistin, Irak ve PKK örneklerinde de bulabiliriz. Tüm bu örneklemelerde zaman/hür irade ilişkisi belirgin olarak kendisini gösterir. Liderlerin veya yönetenlerin kişilikleri, becerileri ve zamanlamaları daima tarihin doğal akışını etkilemekte ve yönünü değiştirebilmektedir.

Ve tabii ki bu yazıyı okurken kaçınılmaz doğayı unutmamanız gerekir, örneğin şu anda henüz ucunu gördüğümüz küresel ısınma veya deprem gibi doğal afetler, şu ya da bu nedenle kaderi etkileyecek niteliklere sahip olan insanların zamansız ölümleri kaderin avantajı olarak kabul edilirler yani biz maçı daima deplasmanda oynarız...

Biz zamanı dünyanın güneşin etrafındaki dönüşüyle ölçeriz ve aynı olay Güneş Sistemi'mizin tüm gezegenleri için geçerlidir. Bu dairesel karakteristik hareket, belki ebedi değildir ama bildiğimiz kadarıyla evrenin her yerinde geçerlidir. Dünyamızda 24 saat yarısı gece, yarısı gündüz olan bir gündür, bu bir periyottur, yılın mevsimlere bölünmesi gibi, burada karşılıklı ilişkiler vardır, dünya döner gece olur yine döner gündüz olur. Gezegenimizin rotası Güneş'e olan uzaklığı orantısında mevsimleri oluşturur yani söz konusu karşılıklı ilişki budur, biz buradan zamanı anlar ve ölçeriz. İki gezegenin karşılıklı ilişkisi de böyle düşünülmelidir, birbirlerinden uzaklaşır ve yaklaşırlar, konumları bize bir ölçü verir; kısacası olaylarla, hareketleri karşılaştırırız. Dönemsel vizyon düşüncesi çok eskidir öylesine ki insanlığın gözlem yaptığı ilk günler kadar eskidir. Klasik Yunan'da yaşamın dönemsel yenilenmesi, başta Plato olmak üzere, Pythagoras, Heraclitus, Empadocles ve sonraki düşünürler tarafından anlatılmıştır, şimdi bizler onların hesaplamalarını ve düşünce biçimlerini yeniden keşfediyor ya da hatırlıyoruz...

Mundane Astroloji'ye göre yüzyılımızda belirginleşen kültürel değişimler ve artan türevleri, üç dış gezegenin dönemsel dinamiğine bağlıdır. Burada, sistematik bir düzenleme göremezsiniz ama olanları anlamak ve kozmik sistemi tanımak, özellikle entellektüeller için şaşırtıcıdır. Uzun yıllar önce, BBC Televizyonu'nunda Amerikan İç Savaşı ile ilgili çok düşündürücü bir belgesel yayınlanmıştı. Acaba neden isyan o zamanda başlamıştı? Gerek Jüpiter, gerekse de Satürn, Uranüs, Neptün ve Pluto ile ılımlı bir ilişki içindeydiler; Gouchon'un "Kozmik Dönemsel indeks" indeki kayıtlar doğruydu ve bu indeks 20. Yüzyıl için ünlü tarihçi-astrolog Andre Barbault tarafından desteklenmişti, "Les Astres et l'Histoire-1967 ve L'Astrologie Mondiale-1979". Barbault'un hazırladığı, antik çağdan başlayıp 1950'de biten savaş listeleri, çok etkileyicidir ayrıca tahmini kurban sayıları da verilmiştir.

Ciddi bir çalışma ve hesaplamanın sonunda, son üçyüz yılda dönemsellik yani tekrarlar açıkça görülür hatta daha da ötede özgün bir ritm vardır. Eğer Frans›z tarihçi Bouthoul'un, Barbault'a yolladığı 1740-1974 dönemine ait savaş listesine "Le Defi de la Guerre 1976" göz atılırsa söz konusu ritm çok daha iyi görülür. Bu iddia, Gronigen Üniversitesi, Dutch Polemological Enstitüsü taraf›ndan da desteklenmiştir, ayrıca Leiden Üniversitesi Sosyal Anlaşmazlıklar Araştırma Merkezi'de aynı fikirdedir yani savaşların dönemselliği vardır. Barbault'nun savaşlarla ilgili çalışmalarında cevabını bulamadığı en önemli soru, hiçbir astroloğun İkinci Dünya Savaşı yıkımını tam olarak neden önceden bilemediğidir? Oysa, Gouchon cevabı bulmuştur; beş dış gezegenle ilgili hesaplar (Jüpiter'den Pluto'ya) çok net olarak ülkeler çap›nda bir anlaşmazlığı göstermektedir (Burada okuyucuyu sıkmamak için, yapılan uzun hesaplamaları ve grafikleri vermiyorum, merak edenler referansları bulabilirler) Özet olarak Jüpiter'in diğer yavaş gezegenlere doğru olan hareketinin eğrisi savaş habercisiydi, buradaki dalgalanmalar, zıtlaşmalar ve çakışmalar durumu gösteriyordu. Çünkü Birinci Dünya Savaşı tamamen aynı konumda başlamıştı.

Burç ve fal astrolojisinden başkasını tanımıyan okurlarımıza durumu daha iyi anlatmak için şöyle diyebilirim. Mundane de bir astroloji türüdür ama fal değildir, istatistiklere ve örneklere dayanır, örneğin Jüpiter belli bir zaman içinde belli hareketleri veya diğer gezegenlerle belli konumları oluşturmuşsa, karşılığ›nda yaşanan olaylar vardır ve bunlar karşı karşıya konur. İşte iki büyük savaşın başlangıcında, Jüpiter başta olmak üzere beş dış gezegenin konumları aynıydı. 1950'de benzer bir durum daha yaşandı ama farklılıklar vardı ve bu kez dünya savaşı yerine daha küçük olan Kore Savaşı yaşandı. Birçok astroloğa göre, dönemsel çevrimler iyi göstergedirler, dengenin derecelerini gösterirler, ayr›ca bu göstergelerin ekonomik ve politik ilişkilerde de geçerli oldukları da kabul edilir.

Yakın tarih bize daha iyi tablolar verir; 70'lerin sonuna doğru dönemsel indekslerin düşüş evresi, dünya ekonomisinin sars›lma dönemine yani yüksek enflasyona, artan iflaslara ve büyüyen işşizliğe raslam›şt›r. Ayn› dönemde uluslararası ilişkilerin kötüleşme hızı artmış ve Sovyetlerin Afganistanı'ı işgali ile İran'daki fanatik devrim gercekleşmiştir. 1983/84 döneminde dönemsel indeks yükselmeye başlay›nca, ekonomide geçici düzelmeler görülmüş, uluslararası ilişkiler daha yumuşam›ş, Gorbachov'›n y›ld›z› parlarken, SSCB'de reformlar kolaylaşm›şt›r. 1989/90 dalgas› zirveye ulaşt›ğ›nda ise, Doğu Avrupa'n›n Komünist diktatörleri yıkılırken, SSCB ile ilişkiler kopmaya başlamış ve aynı anda da ekonomik durum dünya çapında yine kötüleşme sürecine girmiştir. Bu örneklerdeki amaç, son 300 y›ldaki dönemsel indekslerdir. Hipoteze göre, yükselen eğriler hakim iyimserliği, göreceli dengeyi, yaratıcılığı ve gelişmeyi işaret etmektedir, alçalan eğriler ise, karışık ilişkiler evresini, yıkımları, pesimizmi, karmaşayı ve yine göreceli kaosu göstermektedir. Ve bizim sorumuz, savaş indekslerinin bu hipotezi destekleyip, desteklemediğidir? Daha aç›kças› görülür ki, eğrilerin düşme dönemlerinde daha çok savaş›n oluşmas›, yükselme dönemlerinden çok daha fazlad›r ve işte bu, doğrusal bir ilişkinin göstergesidir.

Elimizde önemli bir referans var; Lentz Bar›ş Araşt›rmalar› Laboratuar› Direktörü William Eckhardt'›n 1991'de yazd›ğ› "Dünyadaki Savaş ve Bar›ş Harcamaları" adlı kitap. Bu kitaptaki "1500-1990 aras›ndaki Savaş ve Savaş nedenli Ölümler" listesinin üzerinde duracağ›z. Listede, 1700-1991 aras›nda 492 savaş var ve her birisindeki asgari ölü say›s› binin üzerinde. Tüm bu savaşlar›n sonucunda, 134.880.000 insan yaşam›n› yitirmiş ve bu sayı 18. Yüzy›l'daki tüm Avrupa nüfusuna eşit, günümüzde ise Britanya Adalar›, Fransa ve Hollanda'n›n toplam nüfusu demek. Şimdi bu savaşlar›n başlangıçlarını dönemsel indekslere göre kontrol edelim, ilginç bir sonuçla karş›laşacağ›z...

492 savaş›n başlang›çlar›;
Jüpiter evresinde; -248 +244 = 492
Satürn evresinde; -254 +238 = 492

Art› veya eksiler dönemsel ç›k›ş ve inişleri gösteriyor, farklar raslant› düşüncesini itmektedir. Ama asıl önemli olan Jüpiter'in iniş ve ç›k›ş›nda oluşan savaşlard›r yani Jüpiter'in her iniş ve çıkışında savaş vardır. Bir de ölümlere bakalım...

1. 1.000'le 10.000 ölüm; 281 adet Jüpiter evresi -135 +146
2. 10.000'le 100.000 ölüm; 152 " Jüpiter evresi - 74 + 78
3. 100.000 kişiden çok ölüm; 59 " Jüpiter evresi - 39 + 20
Toplam 492

Savaşlar›n, oluşmalar› ve bitişleri, dönemsel evrenin gelişi ve gidişi s›ras›ndad›r ama biz büyük savaşlara bakacağ›z. Önce Jüpiter, sonra da Satürn ve Uranüs'ün iniş ve ç›k›ş evrelerinde ortaya ç›kan 59 savaş önemlidir. 39 savaş Jüpiter'in düşüş evresinde, 20'si yükseliş evresinde ç›km›şt›r, Jüpiter ve Satürn evrelerinde ise, beş kez fazlalık görülür ve oran % 25.5'e yükselir. Bu hesaplamalar uzundur, sizi ayrıntılardan uzak tutuyorum...

Sonuçta genel bir orant›lamaya girersek, büyük savaşlar›n % 92'sinden Jüpiter sorumludur ve ölümlerin hemen tamam› onun dönemlerinde yer al›r. Tüm savaşlarda (492 savaş) yaklaş›k 135 milyon insan ölmüştür. 59 mega-savaşta ölenlerin say›s› 124 milyondur yani tüm ölenlerin % 92'si ve Jüpiter bu dönemlerde yükseliş evresindedir. Ve genel bir hesaplamaya gidersek, Jüpiter+Satürn+Uranüs'ün yükseliş evrelerinde ölenlerin oran›, tüm savaşlarda ölenlerin % 83'ünü oluştururlar...

Bu bir raslant› m›d›r? Öyleyse neden sadece bu gezegenlere ait bir raslant›d›r?

Bu çal›şma şu sonuçlara ulaş›r...
" 2. Tüm kurbanlar›n % 92'si, Jüpiter'in yükselişinde ölmüştür.
" 3. 22 mega-savaş›n nedeni de, ayn› döneme aittir.
" 4. 22 mega-savaş›n 18'inde tüm kurbanlar›n % 88'i ölmüştür; bunlar Jüpiter'in yükselişindedir.
" 5. En kötü savaşlar, Jüpiter'in düşüş evresinin diğer üç gezegen taraf›ndan k›r›lma çizgisinde ç›km›şlard›r; buna "Dehşet Efekti" denir.
" 6. Bilinmeyen bir nedenle, Jüpiter dünyan›n neresinde yükselirse yükselsin, savaşlar genelde Avrupa'da ç›kmaktad›rlar ya da Avrupa neden olmaktad›r. Jüpiter'in yükseliş evresinde başlayan savaşlar, düşüş evresinin başlang›c›na kadar bitmemişlerse, düşüş evresinde ölümler çok daha fazla olmaktad›r.

Elbette ki, bütün tarihi olaylar, bu yaklaşımın d›ş›nda da değerlendirilebilirler. Üzerinde çal›şılan süre hemen hemen üç yüzyılı kaps›yor ama geçen zaman içinde dünya nüfusu sekiz kat büyüdü. Savaşlar dünyay› son üçyüz y›lda çok değiştirdiler; 18. Yüzy›l'da Frans›z Devrimi'nden önce çok az say›da profesyonel asker vardı yani askerlik az›nlık bir grubun mesleğiydi ve bunlar devrimden sonra savaş sanatını kitlelere öğrettiler o zaman halk orduları doğdu. Endüstri Devrimi sonucunda ise, silaha yönelik bir savaş makinesi oluşmuştu art›k kurbanlar milyonlarla say›l›yordu. Buna rağmen insan›n değeri hala vard› ama bu değer ac›nin ve gözyaş›n›n enflasyon katsay›s›yla ölçülüyordu. 20. Yüzy›l'da savaşlar›n art›ş› bu ac› eşiğinin aş›lmas›n›n sonucuydu, savaşlar artarken insanl›ğ›n acı eşiğinin derecesi yani enflasyon katsayısı ayn› oranda artm›yordu.

İşte şimdi bu noktaday›z. Elde ettiğimiz kozmolojik dönemsel eğri referanslar›, astronomi ve burç falı d›ş›ndaki akademik astroloji ile yak›n ilgisi olmayanlar için çok aç›k olmayabilir ama güvenilirdir. Çünkü bizler, Güneş Sistemi'nin düzenli ve ritmik hareketinin içindeyiz yani ayr›lmaz bir parçasıyız, mikrodan makro hareketleri gözlemleyebilir ve yağmur bulutlarından yağmurun yağacağını önceden bildiğimiz gibi, gezegenlerin hareketleriyle, yaşad›ğ›m›z olayları dönemsel yani zamansal olarak karş›laştırıp kozmik ritmi ya da tekrarlar› öngörebiliriz.

Şu anki kültürümüz, gezegensel evrelerin oluşmalar› düşüncesiyle Antik Çağ'daki kadar uyumlu değildir, geçmişte olduğumuz kadar şimdi de karanlık uzay bizi ürkütüyor, öldürücü dünyadışı canl›lar fobisi kadar bilinmeyen güçlerin bizi yönlendirmesini de istemiyoruz, bir anlamda kendi kötülüğümüzden mutluyuz hatta yeteri kadar kötü olduğumuzdan da eminiz. Bu bağlamda, bu tür araştırmalar ve öngörüler, rahats›z edici ve hatta baz› algı düzeylerinde panik uyandırıcı sonuçlar getiriyor. Oysa daha dikkatli olabilir, kimbilir belki de bugün beğenmediğimiz bazı antik yöneticiler gibi davranarak, gök evrelerinin bizi kan ve savaşa götürdüğüne inanabilir, mesnedimiz ne olursa olsun çok sevdiğimiz bu ac› oyunundan biraz olsun kurtulabiliriz...

Not: 59 büyük savaşın başlangıcı 1701-13 İspanya iç savaşıdır, son alarak da 1992-96 Yugoslavya ‹ç Savaş› incelenmiştir. 1996 sonrası henüz değerlendirmeye alınmamıştır.

Yıldız haritanız

Güncel astrolojide hemen herkes açılardan söz edildiğini duymaktadır. Astrolojik anlamda açı ancak bireysel horoskopta yani yıldız haritasında görülebilir. Böyle bir harita çıkarttırdığınızda veya kendiniz hazırlayabildiğinizde aşağıdaki kısa yorumlar çok işinize yarayacaktır.


Astrolojide gezegenler arası ilişkileri ölçebilmek için aralarındaki uzaklıklar (açılar) incelenir. Yıldız haritasında biz bu ilişkiye açılar denir. Açılar kendi aralarında ikiye ayrılırlar; sert etkili açılar ve iyi etkili açılar. Yine açılar kendi aralarında öncelikli ve ikincil seviyeden önemli diye ikiye ayrılırlar. Bunların ilkine Büyük Açılar (Majör) ötekilere ise Küçük Açılar (Minör) denir. Biz burada astrolojide öncelikli olarak kabul edilen Majör açıları inceleyeceğiz.

BİRLEŞİM-Conjuction; 0° olarak kabul edilir. Bu iki gezegenin veya yıldız haritasındaki özel noktaların (ASC, MC,...) her hangi bir gezegen ile aynı dereceleri paylaşmasıdır. Bunun dışında açı toleransı (orb tolerensı) açılara göre değişmektedir. Bu tolerans birleşim için +, - 8° dir.

Örnek: Koç burcunun 15 derecesinde Mars gezegeni bulunuyor. Yine aynı burcun 22 derecesinde Venüs gezegeni bulunuyor. Yine aynı burcun 8 derecesinde Jüpiter gezegeni bulunuyor. Buna göre Mars ve Venüs gezegenleri birleşimde sayılmaktadır. Yine Mars ve Jüpiter gezegenleri arasında da birleşim vardır. Fakat Venüs ile Jüpiter gezegenleri arasındaki açıyı ölçtüğümüzde; 8° den 22° ye 14° lik bir açı vardır. Bu da birleşim tolaransını aşmaktadır. Dolayısı ile bir birleşim söz konusu değildir.

ALTMIŞ DERECE-Sextile; 60° olarak kabul edilir. Bu iki gezegenin veya yıldız haritasındaki özel noktaların (ASC, MC,...) her hangi bir gezegen ile aralarındaki uzaklığın (Açı) atmış derece olmasıdır. Bunun dışında açı toleransı (orb tolerensı) açılara göre değiştiğinden, bu tolerans Atmış derece için +, - 6° dir.

Örnek: Koç burcunun 15 derecesinde Mars gezegeni bulunuyor. İkizler burcunun 19 derecesinde Venüs gezegeni bulunuyor. Yine İkizler burcunun 22 derecesinde Jüpiter gezegeni bulunuyor. Buna göre Mars ve Venüs gezegenleri arasında + 4° ile atmış derecelik bir açı oluşmaktadır. Buna karşı Mars ve Jüpiter gezegenleri arasında atmış derecelik açı yoktur. Çünkü aralarındaki açı toleransı atmış derece toleransını (6°), 1° ile aşmaktadır. Yani aralarındaki açı toleransı 7° yi bulmaktadır.

KARE-Square; 90° olarak kabul edilir. Bu iki gezegenin veya yıldız haritasındaki özel noktaların (ASC, MC,...) her hangi bir gezegen ile aralarındaki uzaklığın (Açı) doksan derece olmasıdır. Bunun dışında açı toleransı (orb tolerensı) açılara göre değişebildiğinden, bu tolerans Kare açı için +, - 7° dir.

Örnek: Koç burcunun 15 derecesinde Mars gezegeni bulunuyor. Yengeç burcunun 19 derecesinde Venüs gezegeni bulunuyor. Yine Yengeç burcunun 23 derecesinde Jüpiter gezegeni bulunuyor. Buna göre Mars ve Venüs gezegenleri arasında + 4° ile kare bir açı oluşmaktadır. Buna karşı Mars ve Jüpiter gezegenleri arasında kare açı yoktur. Çünkü aralarındaki açı toleransı atmış derece toleransını (7°), 1° ile aşmaktadır. Yani aralarındaki açı toleransı 8° yi bulmaktadır.

ÜÇGEN-Trine; 120° olarak kabul edilir. Bu iki gezegenin veya yıldız haritasındaki özel noktaların (ASC, MC,...) her hangi bir gezegen ile aralarındaki uzaklığın (Açı) 120° derece olmasıdır. Bunun dışında açı toleransı (orb tolerensı) açılara göre değişmekte olduğundan. Bu tolerans üçgen için +, - 7° dir.

Örnek: Koç burcunun 15 derecesinde Mars gezegeni bulunuyor. Aslan burcun 19 derecesinde Venüs gezegeni bulunuyor. Yine aynı burcun 23 derecesinde Jüpiter gezegeni bulunuyor. Buna göre Mars ve Venüs gezegenleri arasındaki açı üçgen (120°) sayılmaktadır. Fakat Mars ile Jüpiter gezegenleri arasındaki açıyı ölçtüğümüzde; 128° etmektadir. Bu da üçgen açı tolaransını + 1° ile aşmaktadır. Dolayısı ile bir üçgen açı söz konusu değildir.

Kullandığınız açılar arsında 1. dereceden önem sırasını Birleşim almaktadır, bundan sonra ise Karşıt açı önem kazanmaktadır. Böylelikle açıların önem dereceleri ve etkileri Kare, Üçgen ve Altmış derece'lik açı sıralaması ile takip edilirler. 5 Majör (Büyük) açıların sonuncusu olarak karşıt açının önemi ve etkisi Birleşim'den hemen sonra ön plana çıkmaktadır.

KARŞIT-Opposition; 180° olarak kabul edilir. Bu iki gezegenin veya yıldız haritasındaki özel noktaların (ASC, MC,...) her hangi bir gezegen ile aralarındaki uzaklığın (Açı) 180° derece olmasıdır. Yani tam karşı karşıya düşmeleri anlamına gelmektedir. Bunun dışında açı toleransı (orb tolerensı) açılara göre değişmekte olduğundan. Bu tolerans karşıt açı için +, - 8° dir.

Örnek: Koç burcunun 15 derecesinde Mars gezegeni bulunuyor. Terazi burcun 19 derecesinde Venüs gezegeni bulunuyor. Yine aynı burcun 24 derecesinde Jüpiter gezegeni bulunuyor. Buna göre Mars ve Venüs gezegenleri arasındaki açı karşıt (180°) sayılmaktadır. Buradaki açı tolerensı 19-15=04 derecedir. Fakat Mars ile Jüpiter gezegenleri arasındaki açıyı ölçtüğümüzde; 189° etmektadir. Bu da karşıt açı tolaransını + 1° ile aşmaktadır. Dolayısı ile bir karşıt açı söz konusu değildir.

Açıların etkileri

Birleşim (0°) : Bu açı genelde nötr yorumlanır. Yani aldığı gezegenlerin karakteristik özelliklerine göre olumlu veya olumsuz olarak değerlendirilir.

Örneğin Jüpiter ile Venüs gezegenlerinin oluşturdukları birleşim olumlu iken, Satürn ve Mars gezegenlerinin oluşturdukları birleşime olumsuz bakılır. Bu yüzden birleşim açısı çok önemlidir. Özellikle de yorum safhasında titizlikle incelenerek değerlendirilmelidir. Yorumda bir kişi üzerindeki en etkili açıdır. Kişinin her yönden zayıflığını gösterebileceği gibi olumlu ve kaabiliyetlerini de gösterir.

Altmış Derece (60°) : Bu açı daha çok olumlu olarak değerlendirmeye alınır. Bazı küçük başarıları, fakat geçici olan başarıları gösterir. Bunun yanında kişi üstündeki etkisi ise uyumluluk yönünde gösterilen çabayı anlatmaktadır. Ayrıca geçici olarak nerede, nasıl ve hangi konularda rahat bir nefes alacağımızı gösterir. Genelde bu açının etkisi fazla değildir.

Kare (90°) : Sert etkili ve olumsuz bir açıdır. Bu açının kişi üstündeki etkisi ise psikolojik yönden zorlanmaları ve aşılması gereken sorunları anlatmaktır. Bunun yanında yaşamda geçilmesi gereken engelleri de göstermektedir. Bu açı olayların birden ve ani ortaya çıktırlarını da anlatmaktadır. Genelde sert ve zorlayıcı bir açıdır.

Üçgen (120°) : İyi ve olumlu etkili bir açıdır. Bu açı kişinin uyumluluğunu ve kolaylıkla yapabileceklerini göstermektedir. Aynı zamanda rahatlıkla kullanabileceği şeyler hakkında da bilgi verir. Ayrıca kişi karakterindeki uyumlulugu ve olumlu yönlerin nasıl ve nerede kullanıldığını da anlatmaktadır. Genel baktığımızda çok iyi etkili bir açıdar.

Karşıt (180°) : Çok sert etkili bir açıdır. Kişinin yaşadığı uyumsuzlukları ve karşı çıktığı olayları anlatır. Bunun yanında kişi karaktarindeki zayıflıkların ve çalışkilerin habercisidir. Bu zayıflfkların neler olduğuna ve kişinin hangi fonksiyorlarında ortaya cıktığına bakmamız için bu açı önem kazanmaktadır. Gerilim, çekişme ve kavgaları da göstermektedir.

Astrolojide Evlilik

Astroloji'nin Matematik Mantığı var mı?


Evliliklerde, ünlülerin mesleki dağılımında astrolojinin etkili olduğunu araştıran bilim adamları var. Sizlere bu karmaşık çalışmadan bir kesiti örnek olarak veriyoruz. Belki kendinizi de burada bulabilirsiniz.

Astronomlar astrolojiyi yererler. Krallardan, hanedanlardan ve firavunlardan gördüğümüz gibi, İnsanoğlu her zaman yıldızlara ulaşmaya ve üstün insan seviyesine yükselmeye çalıştı. Astrolojiyi var eden işte budur yani yıldızları uygun hale getirir. Bilimadamlarının genel fikri, astrolojinin tümden boş olduğudur. Bunun bir çok şekilde deneysel olarak ispatlandığı da ileri sürülür. Fizikçiler ve genetikçiler bizim göremediğimiz çok küçük elektro manyetik parçacıklardan oluştuğumuzu anlatırlar. Peki Ay'ın denizleri etkilemesi gibi (med ve cezir) büyük etkiler neden yok? Sıvılarımız bağışıklı mı? Bizler % 90 su içermiyor muyuz? Birkaç yıl önce Nobel Ödülünü kazanan bir bilim adamı astrolojinin hiç bir temelinin olmadığını açıkladı.

Ama işin en garip yönü buradadır yani hiçbir bilim adımının belki birkaç istisna dışında, oturup Astroloji'ye kafa patlatıp, bilimsel sonuçlara ulaştığı görülmemiştir. Bilim adamlarının konu üzerindeki araştırması 5 dakikada geçmemektedir. Yukardaki ifade, Nobel Ödülü alan başarılı bir bilimci tarafından yapılmıştır. Yani kesin bir ön yargıdır ama bilime kesin olarak aykırıdır veya bilimin metodolojisine aykırıdır. Astroloji karşıtı bir bilim grubuna ünlü kişilerin doğum günleri üzerinde yapılan deneysel çalışmanın istatistik olarak önemli sapmaların göstereceğini iddia edilmiş ve iddia kazanılmıştır.

Çalışmanın yöntemleri

Bazı deneysel ve bilimsel kanıtları inceleyelim. Yani 1974 baskısı Micropaedia ve Britannica Ansiklopedileri'nde listelendiği gibi 1400 ile 1974 yılları arasında yaşayan bazı ünlülerin doğum tarihlerini inceleyelim. (15. baskıda tarihsel kayıtlarda ve listelerde pek fazla değişiklik yok, zaten güncelleştirilmiş tarihler gerekli değil.) Çok miktardaki materyalleri çeşitli dallara ayırdık:

* Konumlara göre ünlülerin sayısı (Macropaedia ve micropaedia)

* Astrolojik burcuna ve konumuna göre ünlü Kişilerin Dağılımı

* Ünlülerin doğum günlerinin gün ve aya göre, yani Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık, Dağılımı.

* Astrolojik burçlar dizisi bölümü; konumlarla karşılaştırma (örneğin; Koç Burcu ve sanat gibi...)

* İstatistik metodlara göre istatistik değerlendirme (Chi-Square testi, vb.)

* Yıllık düzensiz değişimlere istatistik bağlantı (gün ışığı, derece, manyetik çekim gücü)

* Uzun vadeli dönemlere istatistik bağlantı, Kondratieff-Saros Dönemi.

* Evli çiftler ve doğum ayı üzerine Kop ve Heuts tarafından yapılan bazı araştırmalar...

Burçlar ve meslekler ilişkisi

1974 baskısı, Micropaedia ve Brittanica Ansiklopedileri'nde listelendiği gibi ünlü kişilerin konum ve doğum tarihlerine göre (doğum ayı yani astrolojik burcu) dağılımı matematiksel istatistik bir analizidir. Bu analiz, Drs. P.P.A.M. Kop tarafından yürütülmüştür. Kendisi Amsterdam Üniversitesi'sínde davranış üzerinde Çalışmalar yapan bir bilimadamıydı. Yaklaşık 650 Chi-Square testi yapıldı. Tabii ki sonuçlar şaşırtıcı görülebilir! (Örnek; kişisel mesleklerle insanların toplamı ve aynı ayda (veya burçta) doğan insanların toplamı göz önünde tutulursa yani meslekler şans eseri seçilmişse, Chi-Square testi tahmin edilen frekansları hesaplar.)

Tablo 1, doğum ayı ve mesleklere göre toplam Chi-square değeri 368.952 dir. Karmaşık bir istatistik hesaplama sonucunda, böylece, frekanslar önemli bir ölçüde raslantıdan uzaklaşmaktadır ve frekanslar aylar üzerinden mesleklere göre yayılmasıyla özel bir konum oluşmalıdır.

Tablo 2'ye göre (Astrolojik burç ve meslekler) toplam Chi-Square değeri 370.3659'dir. Aynı hesaplama, astrolojik burçlar için de geçerlidir. Fakat burçlar, nedensel faktörlerdir anlamına gelmez. Ayların bölünmesi gibi burçların ayrılması da yılın önemli zamanıdır. Gerçekten aylık dönemlerdeki bölünme, astrolojik burçlara göre bölünme gibidir.

Önemli sonuçlar, şans ve raslantıdan sapma;

Siyasiler - Ekim ayında fazla;

İş Adamları - Haziran ayı için az , Temmuz için fazla;

Biyologlar - Ocak ve Temmuz ayları için az, Şubat için fazla;

Coğrafi Kaşifler - Aralık ayı için az, Haziran için fazla;

Sanatçılar - Nisan için fazla;

Dil Bilimcileri- Aralık ayı için fazla

Şansdan sapmada önemli sonuçlar;

Din - Astrolojik burçlara göre dağılım; Koç ve Yay burçları için az, Terazi ve Oğlak burçları için fazla;

Askeri Liderler - Astrolojik burçlara göre dağılım; Terazi burcu için fazla;

İş Adamları - Astrolojik burçlara göre dağılım; İkizler için az, Yengeç için fazla;

Fizik - Astrolojik burçlara göre dağılım; Yengeç için fazla, Oğlak için az;

Arkeoloji - Astrolojik burçlara göre dağılım; Oğlak için fazla;

Dil bilimcileri - Astrolojik burçlara göre dağılım; Yay için fazla;

Coğrafi kaşifler - Astrolojik burçlara göre dağılım; Aslan için fazla; Başak için az.

Sanatçılar - Astrolojik burçlara göre dağılım; Koç için fazla; Başak ve Akrep için az.

Bu sonuçlar müzisyenler ve hukukçular için de geçerlidir.

Evlilik ve dönemsel etkiler

Yıl içersindeki doğum tarihlerine göre ünlüler arasındaki meslek dağılımıyla ilgili olağandışı birşeyler var. Tabii ki bunun nedeni eski takvimsel kılavuzlarda yer alan yıldızlar ve gezegenler doğrudan olmayabilir. Fakat ipuçlarını iklimin, ışığın, derecenin ve/veya yeryüzünün manyetik faaliyetinin yıllık periyodlarında bulabiliriz. Öte yandan, yeryüzünün manyetik faaliyeti, güneş patlamalarıyla ilgili bir fonksiyondur ve bu patlamalar, yörüngedeki gezegenlerin durumuyla da ilişkilidir. Öyleyse, ritmleri veya periyodları ya da tekrarlanan dönemleri bu noktada aramalıyız. Drs. P.P.A.M. Kop ve Dr. B.A. Heuts, Hollanda'da Amsterdam Üniversitesi'nde davranış bilimi üzerinde çalışmalar yapıyorlardı ve "Evlilikte eş seçimi ve doğum ayı" ile ilgili dikkate değer makaleler yayınladılar. (1974, Sayı 1, Sayfa 19.) İki uzman hayvanlar üzerinde yaptıkları çalışmalarda şuna dikkat ettiler; her erkek veya dişi bir çift oluşturmazlar. Gerçekte, bazı türdeki kuşlar üzerinde yapılan incelemeler gösteriyor ki, kendileri gibi aynı yılda doğan eşleri için tercih yapma hakkına sahip gibi görünüyorlar. Bu yüzden bilimadamları, bu tür tercihlerin insanlar arasında da yapılıp yapılmadığını merak edip, araştırdılar. Bir evlenme bürosuna gidildi ve dosyalardan rasgele seçilen yaklaşık 3500 evli çift örnek alındı.

Bilimadamları astrolojiyle ilgilenmediğinden, istatistikleri aylara ve yarı aylara (karşılıklı kontrol edebilmek için) böldüler. Doğum ayı üzerine kurulan salganlık (agresiflik) düzeylerinde farklılıklara bağlı olarak şu genel sonuçlara ulaştılar;

* Kadınlar, genelde kendilerinden iki ay sonra doğan erkekleri tercih ediyorlar. Bu tercih özellikle Ocak, Şubat, Mart ve Nisan aylarında doğan kadınlar için zor oluyor.

* Erkekler, genelde kendi doğum ayından iki ay içerisinde (erken yada geç) doğan kadınları tercih ediyorlar. Ve dört ile altı ay sonra veya önce doğan kadınları daha az tercih ediyorlar.

* Ocak ayının ikinci yarısında doğan kadınların, Ekim ayının ikinci yarısında doğan erkekleri tercih ettikleri dikkat çekiyor. (şansa göre beklenen evliliklerin iki katı kadar)

* Nisan ve Mayıs ayının ikinci yarısında doğan erkek ve kadınların, birbirleriyle evlenmeyi istemedikleri görülüyor. (Şansa göre beklenilen evliliklerin yarısı kadar)

* Haziran ayının ikinci yarısından, Temmuz ayının ilk yarısına kadar olan dönemde doğan erkeklerin, Temmuz'un ikinci yarısından Ağustos'un ilk yarısına kadar olan dönemde doğan kadınları tercih ettikleri görülüyor (şansa göre beklenilen evliliklerin iki katı kadar).

* Temmuz ayında doğan kadınlarla evlenen Mart ayında doğan erkekler şansa göre beklenenden sekiz kat daha fazla boşanma oranına sahiptirler.

* Şansa göre beklenenden daha yüksek boşanma oranları, Şubat'ta doğan erkeklerle Mayıs'ta doğan kadınların evliliklerinde, Temmuz'da doğan erkeklerle Şubat'ta doğan kadınların evliliklerinde, Ekim'de doğan erkeklerle Şubat'ta doğan kadınların evliliklerinde ve Ekim'de doğan erkeklerle Haziran'da doğan kadınların evliliklerinde görülüyor.

* Kasım'ın ikinci yarısında doğan erkekler, yılın herhangi bir zamanında doğan erkeklerin iki katı kadar çabuk boşanıyorlar (kadınların doğum tarihi ne olursa olsun!).



Benzer sonuçlara diğer kentlerde ya da diğer coğrafi alanlarda raslanıp raslanmayacağı doğal olarak tartışmalara açıktır. Fakat bu sonuçlar, yeterince ilginçtir.



Bilimadamları bu rakamları günlük hesaplarda) bulabilirler ve istatistiğe ait metodları biraz olsun bilenler rasgele dağılımlardan daha önemli istatistiksel sapmalar bulacaklardır. İstatistiğin bazı ilginç grafiklere göre Yıllık Düzensiz Değişim'e olan uyuşma (mevsime göre dağılım, tekerrür eden dağılımlar ve dereceler ile olan ilişkiler, gün ışığı, yeryüzünün manyetik faaliyeti gibi...), düzenlidir ve mantıki bir sistemi işaret etmektedir. Bilimsel bir karmaşa içinde gibi görünen bu araştırmanın amacı astrolojinin öylesine bir köşeye hemen itilmemesi ve de ciddi bir pencereden bakıldığında matematiğin öneminin fark edilmesidir. Burç ve fal düzeyinin çok çok üstündeki bir astroloji evrensel bir mantığı şimdilik simgelerken, gelecek için önemli uyarıları da içermektedir. Söylenecek son söz, tüm redler yapılırken çok dikkatli olunması gereğidir.



Kop ve Heuts tarafından bulunan genel tercihler erkekler için şöyle sıralanmaktadır:

* Ocak ayında doğan erkeklerin çoğu Ekim'de, en azından Temmuz'da doğan kadınları tercih ediyorlar.

* Şubat ayında doğan erkeklerin çoğu Ekim'de, en azından Mart'da doğan kadınları tercih ediyorlar.

* Mart ayında doğan erkeklerin çoğu Ocak'ta, en azından Temmuz'da doğan kadınları tercih ediyorlar.

* Nisan ayında doğan erkeklerin çoğu Şubat'ta, en azından Ocak'ta doğan kadınları tercih ediyorlar.

* Mayıs ayında doğan erkeklerin çoğu Haziran'da, en azından Aralık'ta doğan kadınları tercih ediyorlar.

* Haziran ayında doğan erkeklerin çoğu Nisan'da, en azından Ekim'de doğan kadınları tercih ediyorlar.

* Temmuz ayında doğan erkeklerin çoğu Nisan'da, en azından Şubat'ta doğan kadınları tercih ediyorlar.

* Ağustos ayında doğan erkeklerin çoğu Temmuz'da, en azından Kasım'da doğan kadınları tercih ediyorlar.

* Eylül ayında doğan erkeklerin çoğu Eylül'de, en azından Nisan'da doğan kadınları tercih ediyorlar.

* Ekim ayında doğan erkeklerin çoğu Ocak'ta, en azından Haziran'da doğan kadınları tercih ediyorlar.

* Kasım ayında doğan erkeklerin çoğu Haziran'da, en azından Nisan'da doğan kadınları tercih ediyorlar.

* Aralık ayında doğan erkeklerin çoğu Mayıs'da, en azından Temmuz'da doğan kadınları tercih ediyorlar.



Ve şimdi kadınlar;

* Ocak ayında doğan kadınların çoğu Mart'ta, en azından Nisan'da doğan erkekleri tercih ediyorlar.

* Şubat ayında doğan kadınların çoğu Nisan'da, en azından Temmuz'da doğan erkekleri tercih ediyorlar.

* Mart ayında doğan kadınların çoğu Mayıs'da, en azından Ağustos'da doğan erkekleri tercih ediyorlar.

* Nisan ayında doğan kadınların çoğu Haziran'da, en azından Kasım'da doğan erkekleri tercih ediyorlar.

* Mayıs ayında doğan kadınların çoğu Aralık'da, en azından Haziran'da doğan erkekleri tercih ediyorlar.

* Haziran ayında doğan kadınların çoğu Kasım'da, en azından Ekim'de doğan erkekleri tercih ediyorlar.

* Temmuz ayında doğan kadınların çoğu Haziran'da, en azından Mart'da doğan erkekleri tercih ediyorlar.

* Ağustos ayında doğan kadınların çoğu Ağustos'da, en azından Eylül'de doğan erkekleri tercih ediyorlar.

* Eylül ayında doğan kadınların çoğu Eylül'de, en azından Nisan'da doğan erkekleri tercih ediyorlar.

* Ekim ayında doğan kadınların çoğu Ocak'da, en azından Haziran'da doğan erkekleri tercih ediyorlar.

* Kasım ayında doğan kadınların çoğu Kasım'da, en azından Ağustos'da doğan erkekleri tercih ediyorlar.

* Aralık ayında doğan kadınların çoğu Ağustos'da, en azından Mayıs'da doğan erkekleri tercih ediyorlar.

Burçların negatif özellikleri

Koç ukala, Boğa hımbıl, İkizler tehlikeli, Yengeç yapmacık...İşte burçların negatif özellikleri.


Koç
Ego tatminine en çok ihtiyaç duyan burç işte. Bay ukala, ya da bayan buz. En önde olacağım diye yapmayacağı yoktur. Yatakta, aşkta, işte, güçte en bencil burçtur. Karşısındakini kırdığını da en anlamayan burç. Kolay kolay da beğenmez. Asla af dilemez. Onlara kalsa dünyada herkes aptal, bir kendisi akıllı! Millete öğütler verir, ukalalık taslar. Önüne yemek koysan beğenmez. Allah düşmanların başına vermesin!
Ben bilirim gerisi boş,
İstiyorsan peşimden koş.
Emir almam, ben veririm,
Önderiyim bu feleğin...

Boğa
Hımbıl şey ne olacak. Kafası her şeye kolay kolay basmaz. Ağırkanlıdır. Biraz da mankafadır. Harekete geçmesi için arkasından hep birilerinin itmesi gerekir. Bir söyleneni bir kerede asla anlayamaz, 10 kere tekrarlamak gerekir.
Tek dileğim vardır,
Bolca para, zengin sofra,
Çok bir şey mi istediğim,
Güvencemdir bunlar benim…

İkizler
Uzak durmakta fayda var. İkiyüzlü, riyakar, yalancı. Çenesi de öyle düşüktür ki, esir aldı mı, yanarsın. Ayrıca çoğu şizofrenin de ikizler burcundan çıktığı söyleniyor...
Zekam parlak, dilim oynak,
Her konuya elim kıvrak,
Sıkıntıya hiç gelemem,
Bir de karar verebilsem!...

Yengeç
Yengeçler sempatik ve başkalarının problemleriyle ilgilenir görünmeye çalışan, son derece yapmacık tiplerdir. Ama biz bu sahte şirinlik numaralarını yemeyin. Tembeldir, bi iş yapıcam diye aklı çıkar. Saftır da biraz. Sahtedir ve kolay kandırılır, yani salak. Bu arada akıl hastanelerindekilerin yüzde 90'ının yengeç burcu olduğu söyleniyor, haberiniz ola!
Tezcanlıyım, duygusalım,
Dokunsalar akar yaşım,
Annem, babam, cocuklarım,
Ben onlarsız ne yaparım...

Aslan
Evet küçük aslancık, sen kendini dünyanın zirvesindeki kusursuz insan sanmaya devam et, millet senle ne dalga geçiyor, haberin yok! Eleştiriye hiç gelemeyen, kendini beğenmiş zavallı aslan parçası, sen en iyisi kendini bir odaya kapat ve hayatının geri kalanını aynada oranı buranı seyrederek geçir bakalım....
Ben yarattım bu dünyayı,
Bir de dönse etrafımda!.
Her dediğim hemen olsun,
Zenginlik ve ün beni bulsun...

Başak
Ayrıntılar arasında kaybolur. Hayatı ayrıntı. Bir de titizdir ki, yarar insanı. Hastalıktan ödü patlar. Düzenli, tertipli olacak diye rahat batar. Ama onun her tarafı didik didik kontrol etme huyundan millete cinnet geçirmektedir aynı zamanda. Dili de acayip sivridir. Soğuk, ruhsuz tipin tekidir.
Yazdım, çizdim, notlar aldım,
Her bir şeyi ayarladım,
Yoktur bende bozuk, yamuk,
Mükemmeli ben yaşattım...

Terazi
Çok pis sanatçı ruhludur. O nedenle de apayrı saçma salak bi boyutta yaşar. Böyle aklı bir karış havada gezen bu insanın bir iş bulması da pek muhtemel değildir, ömrünün sonuna kadar aylak aylak gezer. Güzel olacağım diye kendini yırtar. Bir haltı beceremez. Aklı bi karış havadadır. Dengesizin tekidir.
Ben müziksiz yaşayamam,
Hele sevmeden hiç duramam.
Danışsam da her konuda,
Bildiğimden şaşmam asla...

Akrep
Adı üstünde, akrep gibi sokar adamı. İçten pazarlıklı, kıskanç, ahlak anlayışı sıfır! Kıskançlık krizlerine girer. Aşkta, yatakta, işte, ilişkilerde hayvansıdır. Duygusuzun tekidir. Çoğu akrebin eninde sonunda korkunç bir cinayete kurban gittiği de duyulmuştur.
En güçlü şüphesiz benim,
Herkesi ezip geçerim.
Hele bana ters yapanı,
Doğduğuna pişman ederim...

Yay
Her şeyin iyi tarafını gören şen şakrak bir tiptir. Yeteneksizliğini de başka türlü örtemez. Şahsiyetsizdir. İşsiz güçsüz
insanlar bu burçtan çıkar. Aptal da denilebilir. İşi gücü aylak aylak gezmektir. Çoğu Yay burcu zaten alkoliktir. Zaten seni adam yerine koyup bu kadar yazanda kabahat...
Maceradan, maceraya,
Koşmak asıl işim benim
Toplarım hep ilim, irfan,
Bilgeliktir şanım benim...

Oğlak
En duygusuz burçtur. Duvar gibidir. Tepkisizdir. Aşırı maddiyatçıdır. Cimridir. Tutucudur ve risk almaktan kaçar. Böyle biri dünyada ne diye yer işgal eder ki! Şöyle bir etrafa bakınca, hangi kayda değer insanın oğlak burcundan çıktığı görülmüş ki?
Cimrilik mi, benimkisi?
Hesabını bilmek gerek.
Günler aylar düşünürüm
Kararlarım şaşmaz benim...

Kova
Güya çok atak biridir, bir şeyi elde etmek için her türlü yalanı söyler, ama yalanı bile beceremez. Menfaatçilerin menfaatçisidir. Kendini beğenmiştir. İnsanların arkasından çok konuşur. Dedikoducudur. Çıkarı için yapmayacağı şey yoktur.
Taklitçiliği hiç sevmem,
İstesem de beceremem,
Orijinaldir fikirlerim,
Takip edilecek olan benim...

Balık
Balık işte, adı üstünde, eşittir alık. Akılsızın tekidir, vur kafasına, al ekmeğini ağzından. Maaşallah hayalgücü pek gelişmiştir. Sürekli FBI'dan ya da CIA'den birilerinin peşinde olduğunu düşüne düşüne kafayı yeme raddesine gelen
balık çoktur. Söyleyecek pek bişi yok. Çünkü cibiliyetsiz ve en zeka yoksunu burç balıktır.
Bir dünyam var, sırça saray,
Dokunursan kırılırım,
Ben gelemem gerçeklere,
Avunurum hayallerle…